JOHANN WOLFGANG
von GOETHE
- Faust -
von GOETHE
- Faust -
GÖKTE ÖN KONUŞMA
Tanrı, gök sakinleri ve mefisto
Üç büyük melekler öne geçer
Üç büyük meleğin biri: Güneş, eskiden olduğu gibi, kardeş
kürelerin yarışan ahengi içinde ses veriyor ve kaderin kendisine
çizdiği yolu gittikçe gürleyen bir hızla tamamlıyor. Kimse güne-
şin derin anlamını bilmese de, onun güzelliğini seyretmek melek-
lere kuvvet veriyor. Kavranılmaz yücelikteki eserler, yine ilk
günkü gibi görkemli!
Üç büyük meleğin ikincisi: Yeryüzü de bütün güzelliği ile ve
inanılmayacak kadar çok hızlı dönüyor. Cennetin aydınlığı ile
gecenin derin ve korkunç karanlığı birbirini kovalıyor. Deniz, ka-
yaların dibinden geniş akıntılar halinde köpürüyor ve kürelerin
sonsuz derecede hızlı hareketiyle, kaya ve deniz beraber sürükle-
niyor
Üç büyük meleğin üçüncüsü: Fırtınalar denizden karaya, ka-
radan denize doğru birbiriyle yarış ederek gürlüyor ve etrafların-
da oluşturdukları etkiler bir zincir meydana getiriyor. Gök gürül
tüsünün önünden bir şimşek gibi saldırıp çakıyor. Fakat Tanrı-
mız, senin elçilerin, günün mutlu akışını yücelterek seyrediyor-
lar.
Üç melek beraber: Kimse derin anlamını bilemese de, onun
güzelliğini seyretmek meleklere kuvvet veriyor ve senin bütün
yüce eserlerin ilk günkü gibi görkemli bir şekilde duruyor!
Mefisto* : Tanrım, yine bize yakınlık gösterip halimizi sordu-
ğun ve beni genel olarak görmekten memnun olduğun için, bu
kalabalığın içine ben de karıştım. Beni affet. Herkes benimle alay
edebilir ama ben yine de parlak sözler söyleyemem. Eğer gülme-
yi unutmamış olsaydın, benim laf ebeliğime sen de gülerdin. Gü-
neşlerden ve diğer dünyalardan söz açamam. Ben, yalnızca insan
ların kendilerini nasıl azaba soktuklarını görüyorum. Dünyanın
küçük Tanrısı da ilk günkü gibi acayip bir halde. Eğer ona göğün
sığından bir zerre vermemiş olsaydın, biraz daha iyi yaşayabilir
di. O, bunu "akıl" olarak niteliyor ve onu sadece, her hayvandan
daha aşağı seviyelerde yaşamak için kullanıyor. İzninizle hemen
söyleyeyim; o bana, sürekli uçan, uçarken de o eskimiş türküsü
nü söyleyen uzun bacaklı ağustos böceği gibi gelir! Burnunu sok-
madığı pislik yoktur!
Tanrı: Bana söyleyecek başka hiçbir şeyin yok mu? Sen her şe-
yi sürekli şikâyet mi edersin? Dünyada beğendiğin bir tek şey bile
yok mu?
Mefisto: Hayır efendim! Orasını, her zaman olduğu gibi, yine
de kötü buluyorum. İnsanlara, kara günlerinde acıyorum. Onla
ra çok acıdığım için eziyet bile edemiyorum
Tanrı: Faust'u tanıyor musun?
Mefisto: Şu doktoru mu?
Tanrı: Kulumu
Mefisto: Gerçekten, o size özel olarak hizmet ediyor. Deli
Uzaktakilere çok güçlü bir özlem duyuyor. Deliliğinin biraz far
kında. Gökten en güzel yıldızları, yerden de en üstün zevkleri is
tiyor. Bütün uzaklar ve yakınlar onun heyecanlı ve çırpınan kal-
bini tatmin etmiyor.
Tanrı: O bana şimdi zihni karışık olduğu halde hizmet ediyor
onu yakında açıklığa kavuşturacağım. Bahçıvanlık yapan
lar bilir ki, eğer fidan yeşerirse, ileriki yıllarda onu çiçek ve mey-
kürelerin yarışan ahengi içinde ses veriyor ve kaderin kendisine
çizdiği yolu gittikçe gürleyen bir hızla tamamlıyor. Kimse güne-
şin derin anlamını bilmese de, onun güzelliğini seyretmek melek-
lere kuvvet veriyor. Kavranılmaz yücelikteki eserler, yine ilk
günkü gibi görkemli!
Üç büyük meleğin ikincisi: Yeryüzü de bütün güzelliği ile ve
inanılmayacak kadar çok hızlı dönüyor. Cennetin aydınlığı ile
gecenin derin ve korkunç karanlığı birbirini kovalıyor. Deniz, ka-
yaların dibinden geniş akıntılar halinde köpürüyor ve kürelerin
sonsuz derecede hızlı hareketiyle, kaya ve deniz beraber sürükle-
niyor
Üç büyük meleğin üçüncüsü: Fırtınalar denizden karaya, ka-
radan denize doğru birbiriyle yarış ederek gürlüyor ve etrafların-
da oluşturdukları etkiler bir zincir meydana getiriyor. Gök gürül
tüsünün önünden bir şimşek gibi saldırıp çakıyor. Fakat Tanrı-
mız, senin elçilerin, günün mutlu akışını yücelterek seyrediyor-
lar.
Üç melek beraber: Kimse derin anlamını bilemese de, onun
güzelliğini seyretmek meleklere kuvvet veriyor ve senin bütün
yüce eserlerin ilk günkü gibi görkemli bir şekilde duruyor!
Mefisto* : Tanrım, yine bize yakınlık gösterip halimizi sordu-
ğun ve beni genel olarak görmekten memnun olduğun için, bu
kalabalığın içine ben de karıştım. Beni affet. Herkes benimle alay
edebilir ama ben yine de parlak sözler söyleyemem. Eğer gülme-
yi unutmamış olsaydın, benim laf ebeliğime sen de gülerdin. Gü-
neşlerden ve diğer dünyalardan söz açamam. Ben, yalnızca insan
ların kendilerini nasıl azaba soktuklarını görüyorum. Dünyanın
küçük Tanrısı da ilk günkü gibi acayip bir halde. Eğer ona göğün
sığından bir zerre vermemiş olsaydın, biraz daha iyi yaşayabilir
di. O, bunu "akıl" olarak niteliyor ve onu sadece, her hayvandan
daha aşağı seviyelerde yaşamak için kullanıyor. İzninizle hemen
söyleyeyim; o bana, sürekli uçan, uçarken de o eskimiş türküsü
nü söyleyen uzun bacaklı ağustos böceği gibi gelir! Burnunu sok-
madığı pislik yoktur!
Tanrı: Bana söyleyecek başka hiçbir şeyin yok mu? Sen her şe-
yi sürekli şikâyet mi edersin? Dünyada beğendiğin bir tek şey bile
yok mu?
Mefisto: Hayır efendim! Orasını, her zaman olduğu gibi, yine
de kötü buluyorum. İnsanlara, kara günlerinde acıyorum. Onla
ra çok acıdığım için eziyet bile edemiyorum
Tanrı: Faust'u tanıyor musun?
Mefisto: Şu doktoru mu?
Tanrı: Kulumu
Mefisto: Gerçekten, o size özel olarak hizmet ediyor. Deli
Uzaktakilere çok güçlü bir özlem duyuyor. Deliliğinin biraz far
kında. Gökten en güzel yıldızları, yerden de en üstün zevkleri is
tiyor. Bütün uzaklar ve yakınlar onun heyecanlı ve çırpınan kal-
bini tatmin etmiyor.
Tanrı: O bana şimdi zihni karışık olduğu halde hizmet ediyor
onu yakında açıklığa kavuşturacağım. Bahçıvanlık yapan
lar bilir ki, eğer fidan yeşerirse, ileriki yıllarda onu çiçek ve mey-
veler süsleyecektir.
_____________________________
*Bir yönüyle şeytana benzeyen ama tam şeytan olmayan bir varlık. O,
aynı zamanda Azrail’e ve cinlerin en kötülerinden olan ifrite de benzemektedir.
Mefisto: Neyine bahse girersiniz? Onu, yavaş yavaş kendi yolu-
ma doğru yönlendirmeme izin verirseniz bu bahsi kaybeder siniz.
Tanrı: O, dünyada yaşadıkça bu işten kesinlikle yasaklanma
yacak ve uzak tutulmayacaksın. İnsan yaşadığı ve araştırıp çalış
tığı sürece yanılabilir. (İnsan yaradılıştan iyi mi, yoksa kötü mu?
Goethe, insanın iyi ve dolayısıyla kurtuluşa ermeye layık bir var-
lık olduğunu savunuyor)
Mefisto: Bu konuda size teşekkür ederim. Olûlerle hiçbir za-
man severek ilgilenmedim. En çok sevdiğim şey de taze ve dol-
gun yanaklardır. Cenaze için ben yokum. Benim halim, kedinin
fare karşısındaki hali gibidir.
Tanrı: Peki, öyle olsun! Onu sana bırakıyorum. O ruhu asıl
kaynağından çek, eğer yakalayabilirsen ve etkili olabilirsen ken-
di yoluna yönelt. Sonunda iyi bir insanın belirsiz çabalarıyla doğ.
ru yolu bulabileceğini itiraf etmek zorunda kalarak karşımda
mahcup ol! (Tanrı ve şeytan böylece iddiaya girmiş oluyorlar!...)
Mefisto: Tamam, pekala! Bu iş fazla uzun sürmez. Tuttuğum
bahisten hiç korkmuyorum. Eğer amacıma ulaşırsam, zaferle
göğsümün kabarmasına müsaade etmeni beklerim. Yeğenim de
o meşum yılan gibi, severek toz ve toprak yiyecektir.
Tanrı: Sen o zaman da karşıma serbestçe çıkabilirsin. Senin gi-
bilerden hiçbir zaman nefret etmedim. İnkarcı ruhlar içinde beni
en az üzen ifrittir. İnsanın çalışması zamanla kolayca yavaşlayıp
gevşeyebilir. İnsan biraz çalışıp yorulunca hemen dinlenmek is-
ter. Onun için yanına, onu çalışmaya teşvik edecek arkadaş ola-
rak birisini veriyorum.
Ama sizler, şu mavi gökyüzünün temiz insanları, canlı ve zen-
gin güzelliklerin zevkine varınız. Sizi sonsuza kadar etkileyecek
olan bir oluş, kollarıyla sizi kavrıyor.
(Gök kapanır ve büyük melekler dağılır.)
Mefisto: Bazen Tanrı'yı görmeyi sever ve onunla bozuşmaktan
da özenle sakınırım. Büyük Tanrı'nın şeytanla böyle, bir insan g
bi konuşması ne hoş bir şey!
Tanrı: O, dünyada yaşadıkça bu işten kesinlikle yasaklanma
yacak ve uzak tutulmayacaksın. İnsan yaşadığı ve araştırıp çalış
tığı sürece yanılabilir. (İnsan yaradılıştan iyi mi, yoksa kötü mu?
Goethe, insanın iyi ve dolayısıyla kurtuluşa ermeye layık bir var-
lık olduğunu savunuyor)
Mefisto: Bu konuda size teşekkür ederim. Olûlerle hiçbir za-
man severek ilgilenmedim. En çok sevdiğim şey de taze ve dol-
gun yanaklardır. Cenaze için ben yokum. Benim halim, kedinin
fare karşısındaki hali gibidir.
Tanrı: Peki, öyle olsun! Onu sana bırakıyorum. O ruhu asıl
kaynağından çek, eğer yakalayabilirsen ve etkili olabilirsen ken-
di yoluna yönelt. Sonunda iyi bir insanın belirsiz çabalarıyla doğ.
ru yolu bulabileceğini itiraf etmek zorunda kalarak karşımda
mahcup ol! (Tanrı ve şeytan böylece iddiaya girmiş oluyorlar!...)
Mefisto: Tamam, pekala! Bu iş fazla uzun sürmez. Tuttuğum
bahisten hiç korkmuyorum. Eğer amacıma ulaşırsam, zaferle
göğsümün kabarmasına müsaade etmeni beklerim. Yeğenim de
o meşum yılan gibi, severek toz ve toprak yiyecektir.
Tanrı: Sen o zaman da karşıma serbestçe çıkabilirsin. Senin gi-
bilerden hiçbir zaman nefret etmedim. İnkarcı ruhlar içinde beni
en az üzen ifrittir. İnsanın çalışması zamanla kolayca yavaşlayıp
gevşeyebilir. İnsan biraz çalışıp yorulunca hemen dinlenmek is-
ter. Onun için yanına, onu çalışmaya teşvik edecek arkadaş ola-
rak birisini veriyorum.
Ama sizler, şu mavi gökyüzünün temiz insanları, canlı ve zen-
gin güzelliklerin zevkine varınız. Sizi sonsuza kadar etkileyecek
olan bir oluş, kollarıyla sizi kavrıyor.
(Gök kapanır ve büyük melekler dağılır.)
Mefisto: Bazen Tanrı'yı görmeyi sever ve onunla bozuşmaktan
da özenle sakınırım. Büyük Tanrı'nın şeytanla böyle, bir insan g
bi konuşması ne hoş bir şey!