Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

25 Ekim 2017 Çarşamba

DOĞMAMIŞ ÇOCUKLARA - Muammer HACIOĞLU

DOĞMAMIŞ ÇOCUKLARA

Uykusuz gecelerin getirdiği çocuklar 
Her zaman mavi değil bu gökyüzü bu deniz
Buruşmuş çarşafların üzerinde bilmeden 
Size acı bir dünya hazırlıyor anneniz
Kapanmış kapılardan geri dönüp çaresiz 
Hayatın rüzgârında savrulup durursunuz 
İnsanın kuruş kuruş satıldığı devirde 
Doğmayın n'olursunuz
Muammer HACIOĞLU

Kendine Benim İçin Bir Gül Ver - Yılmaz ODABAŞI

(Sensizlikle flört etmeyi sen değil, sensizlik bilir;
sesi ses, sessizliği sensizlik bilir.)

Korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin
ellerinden tut!
Çok ağrımış kendinin, siyah
ve ayaz kendinin.
Hep avuttuğum düşler için bana bir gül ver…

Bak, Palandöken dağlarında karlar erimiş,
teknelerle kol kola bir bahar sulara inmiş;
dağlar için, sular için bana bir gül ver.
Bir gül ver söküldüğüm günler için
-ve önce kendinin ellerinden tut.-

Kendimin ellerinden tutunca,
içimden nehirler gibi akmak geliyor;
yollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor.
Geberesiye içip salaş meyhanelerde,
buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor.

Tutunca kendimin ellerinden,
pusulasız gemilerde yatmak;
yaşlı ve şefkatli bir azizenin koynunda
sabaha dek kıpırtısız susmak geliyor.

Sevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden,
ömrümün içinden akmak geliyor…

(Sessizlik sensizliği ezbere bilir;
sensizlik her şeyi bilir…)

Korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin
ellerinden tut;
sonra bana aşkı öğretmeyen kendimin
ellerinden…

Bak, yıllarım sırılsıklam/ yağmurlar giymiş,
günlerin avlusuna yeni yeni çocuklar inmiş;
dağlar için, sular için bana bir gül ver.
Avuttuğum düşler için bana bir gül.
Bir
gül
pusulasız gemiler, sökülmüş günler için…

(Ben bütün yeşillerimi inatçı ayazlara çaldırdım;
sen kendinin ellerinden tut
ve kendine benim için bir gül ver.)

Kendine
bir
gül(ü) ver
Yılmaz ODABAŞI

DÜELLO - Behçet AYSAN

Fotoğraf
DÜELLO

parçalanmış bir aynada
nakışları esmer bir yüz
yansısını görüyorum
perçemleri akdenizli
bakışları simli sündüs
parçalanmış bir aynada.

ah! benim bu deliliğim
ıssız bir ada arıyor
yanaşıp çıkınca, şaşkın
dolaşmış çok önceleri
yabanıl ayak izleri
ah! yazık orda binlerce.

titrek bir mum ışığında
yeniden sarsak yüreğim
asla anmayacak aşkı
bir kez daha yapmayacak
yine çarpıp kayalara
su almakta, su almakta
batmaktadır köhne kalyon
yıldızları sönmüş gece.

bir yaz günü oldu bunlar
gri yağmurlar yağıyordu
çekildi bütün kılıçlar
ben bir yanda rakip hayat
denizse köpürdüyordu
ve şarkılar söylüyordu
alabildiğince bir siren
ölmemi istemiyordu.

ne parçalanmış bir ayna
ne mum ışığı kalacak
birazdan gün ağaracak
her gece yeni bir düello
her sabah yeni bir ölüm
hepsi bu şiire sığacak.
Fotoğraf
Behçet AYSAN

24 Ekim 2017 Salı

KARA TOPRAK - Aşık VEYSEL

Fotoğraf
KARA TOPRAK

Dost dost diye nice nicesine sarıldım
Dost dost diye nice nicesine sarıldım
Benim sadık yarim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yarim kara topraktır kara topraktır
Nice güzellere bağlandım kaldım bağlandım kaldım
Nice güzellere yar bağlandım kaldım bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne faydalandım
Her türlü isteğimi topraktan aldım
Benim sadık yarim kara topraktır kara topraktır
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi verdi süt verdi
Koyun verdi kuzu kuzu verdi süt verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğme döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır kara topraktır
Ademden bu deme neslim getirdi neslim getirdi
Ademden bu deme yar neslim getirdi neslim getirdi
Bana türlü türlü meyva getirdi
Hergün beni tepe tepesinde götürdü
Benim sadık yarim kara topraktır kara topraktır
Karnın yardım kazma ile belinen ey yar belinen
Karnın yardım kazma kazmayınan belinen ey yar belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sadık yarim kara topraktır kara topraktır
İşkence yaptıkca bana gülerdi bana gülerdi
İşkence yaptıkça ey yar bana gülerdi bana gülerdi
Bunda yalan yoktur bütün herkeste gördü
Bir çekirdek verdi dört bostan verdi
Benim sadık yarim kara  topraktır kara topraktır
Havaya bakarsam hava alırım hava alırım
Havaya bakarsam ey yar hava alırım hava alırım
Toprağa bakarsam dua alırım
Topraktan ayrılırsam ey yar nerde kalırım
Benim sadık yarim kara topraktır kara topraktır
Dileğin varsa ey yar iste ALLAHTAN iste ALLAHTAN
Dileğin varsa ey yar iste ALLAHTAN iste ALLAHTAN
Alman için olsa gitme topraktan
Cömertlik toprağın ey yar verilmiş haktan
Benim sadık yarim kara  topraktır kara topraktır
Hakikat ararsan açık bir nokta açık bir nokta
Hakikat ararsan ey yar açık bir nokta açık bir nokta
ALLAH kula yakın oda ALLAHTAN
Hakkın gizli hazi hazinesi topraktan
Benim sadık yarim kara  topraktır kara topraktır
Bütün kusurları toprak gizliyor toprak gizliyor
Bütün kusurları ey yar toprak gizliyor toprak gizliyor
Merhem çalıp yaraları düzlüyor
Kolun açmış yola yollarını gözlüyor
Benim sadık yarim kara  topraktır kara topraktır
Her kimki olursa bu sırra mashar bu sırra mashar
Her kimki olursa ey yar bu sırra mashar bu sırra mashar
Dünyaya bırakıp ölmez bir eser
Dünyali veyseli bağrına basar
Benim sadık yarim kara  topraktır kara topraktır
Fotoğraf
Aşık VEYSEL
https://youtu.be/2cGANgDZPj8

GİTME - Yılmaz ODABAŞI

Fotoğraf
GİTME

Gitme
Gözlerini sil ve bu sevda kadar koyu bir çay tutuştur ellerime.
Yok, gitme!
Gitme, sen gidince sevmek yüreğimde düğümleniyor,
Özlemeyi yutkunuyorum;
Sonra pencerene ürkek kuşlar konuyor
Şu gök var ya şu gök, birden üstüme çöküyor,
Yok.. gitme!
Gitme aç göğsünü ısınıp kalayım öyle...

Fotoğraf
Yılmaz ODABAŞI

SIĞINAK - Ahmet OKTAY

Fotoğraf
SIĞINAK

Kaçıp sana saklanıyorum akşam oldu mu
Sana dokununca mı denizleniyor masa
Senin avcıların mı çok hayvanları kovalayan
Sıkıntımın ormanında?

Üç beş günümüz var şuracığında
Nice oyuncağımızı kırdılar
Biz de güzel çocuklardık bahçelerde
Sularda alabalık

Azla avunmaya alıştık
Ne yapalım paramız yoksa
Şarabımız bitince yağmura çıkarız
Kim güzelleşmiyor öpüşünce. 
Fotoğraf
Ahmet OKTAY

DÜŞLER - Koray FEYİZ

Fotoğraf
DÜŞLER

üzülme diyorum kuşlar bir gün dönecek
bir gün umutla rüzgarı alıp terkilerine
dönecek kuşlar,sen de bana döneceksin.
bakacaksın pencerende bir ay çöreği
geceden birikmiş avuçlarında kokusu
özlediğin çiçeklerin,sen de bana döneceksin.
bir gün umutla kuşların terkilerinde
gurbetini getirip bırakacaksın öyle
gözlerimin rıhtımına…demirleyecek takalar;
ele avuca sığmayan sözcüklerim,
yelken açan pupa yelken umuda işte
onlar canımı acıtan yalnızlıklarım,
kalbimin yılkıya bıraktığı aşklar.

dün kumrular sokağından geçtim yine
kuşlar yoktu,ben kuşları hiç unutmadım
sen de arada bir anımsasan diyorum iyi olur.
iyi olur,kuşlar gitgide azaldı çünkü.
ağaçlar sağır,dal yaprak kör.
behçet’in kuşlara yazdığı şiirleri bir anımsa,
kuşları çok severdi behçet…unutma.
orhan gürayman’da severdi yaşarken.

belki bir gün behçet de döner bakarsın

gençliğimizin masalı,bir parmak gökyüzü
sızıyor alnından,boş çerçevenin asılı
olduğu eski bir duvarda oldukça kirli.
resim nerde? …bizim koğuşta çektirdiğimiz,
nerde hüzne açılan avlusu kalbimizin?
üzülme kuşlar bir gün dönecek,sen de
bana döneceksin,sırt
çantanda yağmurlar.

sabrın kestiği ırmak patlamaz kardeş,
denize hasret geçen bir ömür…dahası
yaprağı dalına hasret kalmış bir güz
olmaz asla senin hayatın,senin hayatın…

çocukların içtiği bir pınar gibi…
güz’ü severim bilirsin sapsarı
bir pencerede oturup akşamı beklemek,
takaları…onlar yoktular ancak
bir şiir biliyordum adı “takalar” olan.

herkes bir şeyleri bekler
nedense kimi
yitirdiklerini bekler ha babam kimi
deltası olmayı bir ırmağın yaşamınca
düşler yalancıdır oysa düşler…düşler;
kalbimin yılkıya bıraktığı aşklar.
Fotoğraf
Koray FEYİZ

TUTUNAMAYANLAR - Oğuz ATAY

Fotoğraf
"Sevmek zor geliyor. Alışmamışım, yoruluyorum. Her an sevdiğimi düşünemiyorum. Bazen atlıyorum. Boşluklar oluyor. Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum. Oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum. Her mevsimde, her gittiğimiz yerde, insanlarla ve insanlarsız, aşkın değişen yansımalarını görmek istiyorum. Bütün bunlar beni yoruyor. Sen orada duruyorsun ve beni seyrediyorsun sadece. Senin için sevmek, su içmek gibi rahat bir eylem. Ben her an uyanık olmalıyım."
.../
"- Herkes geçer diyor. Geçer mi Efendim ?
- Herkes ne bilir acımı Olric ?
Her gün biraz daha acır sonra, biraz daha ve biraz daha. Ama en sonunda ne olur biliyor musun Olric? Geçmez evet geçmez. Geçti sanırsın ama, geçmez... Örneğin, alışverişe çıkarsın bir mağazaya girersin. Öyle bir şarkı çalmaya başlar ki hatırlatır, dağıtır. Geçmez...
Geçer sanırsın ama geçmez. Daha az akla gelmeye başlar, alışıyorum galiba dersin. Arkadaşlardan biri görmüştür onu biriyle bir yerde bir şeyler içerken.. Boğazın kurur, yutkunamaz sın ama geçmez... Geçer sanırsın ama geçmez. Telefonun ekranında duvar kağıdı değildir artık, kendinden bile sakladığın bir fotoğrafını görürsün aklındaki galeride. Gözüne çarpar, hatırlatır. Vurur, geçmez. Rehberden adını silmiş sindir, numara aklından geçip gitmez. Oturduğu semtin otobüsü önünden geçer sen durakta gözlerin dolmuş beklerken. Defalarca doğru durakta inme telaşı yaşadığın o toplu taşıma faaliyeti gözden yaş taşırma hareketine döner. Bilmezsin, ama geçmez. Yine Geçti sanırsın Olric,unuttum dersin.. ama geçmez Olric... Adına bir filmde rastlarsın, alelade bir radyo programının canlı bağlantı kısmında istek bir şarkı üzerine.."Sezen Aksu - Vazgeçtim" talep olunmuştur. Çalınır, geçilmez. Acır, geçme. Birilerini öpüşürken gördüğünde gözünüze çarpan ani bir düşünce ile sarsılır dudağın bir başka dudağa geçme eylemi ve ardından gelen. O da birini öpüyor mudur acaba sorusu ve muhtemeldir öpmesi.. canın acır için kanar, geçmez... Başka birini basmak istersin kanayan yarana. Saçı onun gibidir, gözleri onunkiler gibi kocaman. Sesi onunki gibi ince. Bakarsın, gördüğün o değildir..
Hayal kırılır, parçalar esner. Dağılır, ama geçmez. Acır ama, geçmez Olric."
İlgili resim
Oğuz ATAY
"Tutunamayanlar"

GİTME - Nuri CAN

Fotoğraf
GİTME

Gitme
figan düşer denizlere sular çekilir 
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
boynunu büker kır çiçekleri kelebekler ölür

gitme 
bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm

gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah gülüm

gitme
acılara mahkum olur yüreğim
ardında fırtınalar kalır, ayrılıklar, anılar, yalnızlıklar
boynu bükük aşklar, gözü yaşlı şarkılar
alışamam yokluğuna, yokluğun ölüm

gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara, üşürüm

gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm

gitme kal, menekşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm 
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm

gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm
Fotoğraf
Nuri CAN

23 Ekim 2017 Pazartesi

YAĞMUR - Ahmed ARİF

Fotoğraf
YAĞMUR

Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Üşür sokaklarda evsiz kediler
Bir ölüm yalnızlığı bende her gece
Siyaha bürünür meçhul sevgiler

Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Bir sevda türküsü söyler karanlık
Evlerde ışıklar söner sessizce
Kapımda belirir o an yalnızlık

Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Kimsesiz caddeleri taşır içime
Her köşe başında bir hayal bekler
Zifiri bir korku salar içime

Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Saçlarımı dağıtır bir deli rüzgar
Ta arşa yükselir ayak seslerim
Gönlümü harman eder gizli günahlar

Dışarıda bir yağmur çılgın ve ince
Secdeye kapanır çıplak ağaçlar
Koşmaktan, yorulmaktan sızlar her yerim
Düzlüklere inat uzar bende yokuşlar
 Fotoğraf
Ahmed ARİF

22 Ekim 2017 Pazar

BUĞDAYDAN ÖĞRENDİM ŞİİRİ - Necati CUMALI

Fotoğraf
BUĞDAYDAN ÖĞRENDİM ŞİİRİ

Buğdaydan öğrendim şiiri
Canım kara buğdaydan
Tadı tat binlerce yıldır
İyilik cömertlikle alır
Sofralarda yerini.

Akan sulardan öğrendim
Kimsesiz çeşmelerden kırda
Duru pınarlardan dağların beleninde
Denizden ya da, yazlar kışlar geçer
Tükenmez bize anlattıkları.

Kır çiçeklerinden öğrendim
Ürerler dağ bayır kendiliğinden
Renkleriyle kurumlanmadan
Ayırmadan çobanı beyi
Sunarlar güzelliklerini.

Köy kahvelerinde öğrendim
Yağmur, toprak, kadınlar, severek
Bir ömür sözünü ettikleri
Ne kıtlıklar kırar umutlarını
Ne istekleri biter tükenir.

Çarşıda pazarda öğrendim şiiri
Küfürlerinden balıkçıların şoförlerin
Saysam ustalarım hep böyle gider
Adsız ağaçlar, göğün değişimleri
İçgüdüleri kuşların böceklerin...

Nasıl renk renk açarsa kır çiçekleri
Kayanın dibinden patlarsa kaynak
Sevince sarhoş olunca bizlerden biri
İndirir yumruğunu yırtarsa gömleğini
Şiir yazarım ben de kanımı akıtarak...
Fotoğraf
Necati CUMALI

Adnan YÜCEL "Bir özlem bir türkü"

Fotoğraf
AĞLAMAKLA GÜLMEK ARASINDA

Bekleyip durdum sabaha dek
Geceyi sensiz geçemedim
Ağlamakla gülmek arasında
Bitimsiz bir içlenmeydi yaşam
Ya da kahreden bir ürperme
Birini diğerinden seçemedim

Şarkılar şahlansın diye tan vakti
Ufuklara açtım yüreğimi
Dolaşıp durdum bulutlarda
Yaprak yaprak tutuşurken dağlar
Ağlamakla gülmek arasında
Durdu birdenbire sanki zaman
Sustu bütün şarkılar
Tam da hazırlanırken gülmeye
İçimde çalkalanan sularda
Apansız kıyıya vurdu bir intihar

Bugün de geç kaldım yarına
Dilim tutuldu bağıramadım
Ağlamakla gülmek arasında
Yine şarkısız çıkıyorum karşına
Yine şafaksız ve güneşsiz
Yalnızca ellerimi uzatıyorum sana
Sen ki bilirsin şafak dilini
Ha bugün ha yarın
Bütün kahkahalar bizden yana
Fotoğraf
Adnan YÜCEL
"Bir özlem bir türkü"

21 Ekim 2017 Cumartesi

DENİZ KIZI İÇİN ŞİİRLER - Ahmet Erhan

Fotoğraf
DENİZ KIZI İÇİN ŞİİRLER
Sunu

Bedenini bir dünya haritası gibi dizlerime
Serip de, yollar aradım yürümek için

İçime çekmek için hava, koklamak için çiçek
Ve bir kadın, yaşamı benimle bölüşecek

Sevdiğim şeyleri sevecek, bir incir ağacından
Damlayan süt dolarken memelerine

Çocuklar doğuracak, kara gözleri
Dünyaya bıkıp usanmadan sorular soran

Kendiyle yüzleşmekten çekinmeyen, doğayla
Ve insanla sonuna dek barışkın...

Yüzünü ak bir kitap gibi ellerimde
Açıp da, umutlar aradım yaşama ilişkin

Uçurumların yamacında kök salacak ağaçlar
Boğulanlara uzanacak bir kol belki

Bunun için sevgilim, seninle başlattım bu şiiri.

Şiir, 1

Sen bir deniz kızısın, saçları
Düşlerimin erimince uzayan
Yağmurda kıpırtılı, güneşte gümüşsün
Bir yakamoz ağı, geceyle atılan

Sen bir deniz kızısın, doğanın
Yüzgörümlüğü olsun diye bana sunduğu
Allayıp pulladığı ayışığının
Yelin, terkisine atıp kapıma koyduğu

Sen bir deniz kızısın, yaşamla ölümü
İki kaşının arasında öpüşür buldum
Yaşamı seçtiysem sensin nedeni
Ölümdeki sonsuzluğa seninle erdim...

Şiir, II

Sen yollara yürürsen, çiçekler de yürür
Şaşarım gülüşünün ardından güneş doğmazsa
Bir çocuk, kapıları kırıp kırlara koşmazsa
O ufuk çizgisinin düşüncesiyle özgür

Bedeni ışık olup da yüzüme akan düş
Eğninde samanyolu, ülker, çobanyıldızı
O uzak kıyıların, mersinlerin kızı
Deyin ki, şairin yüreğinde açan bir gülmüş...

Şiir, III

Günlerce gözlerinin aylasında
Dağılıp, devindi bütün biçimler
Kimi bir çocuk sevinci buldum orada
Kimi de uçsuz bucaksız keder

Günlerce gözlerinin aylasında
Dönüp durdum bir gece kelebeği gibi
Kanına sinmek için, o ipek soluğuna
Işığına gömüldüm de yaktım kendimi...

Şiir, IV

Seviyorum, ırmaklar gibi boşanıyor
Bu sözcükler yüreğimden
Deniz oluyor da sonra, köpürüp inleyen
Bütün kıyılarımda saçların uzanıyor

Seviyorum, hiç solmayan bir çiçeğe
Dal olmanın sevincini duyar gibi
Uçsuz bucaksız gökyüzü belki
Senin kanatlandığın bir mavilikte

Seviyorum, bu sevdanın seninle
Bitmeyeceğine inanacak kadar
Yüreğimi dolamadım ki ben telörgülerle
Sen gidersen, sana benzeyenler var...

Şiir, V

Ellerini tutarken kanın sızıyor damarlarıma
Gözlerinle gözlerim arasında incecik bir köprü
Kuruluyor ve üstünde iki yürek düşe kalka
Yürüyor, kirpiklerinin kıvrımlarına düğümlü

Usuldan bir yağmur başlıyor sonra
Bir damla düşüyor aramıza ve giderek bir ırmak
Oluyor da, biz iki ayrı kıyıda
Bakışıp duruyoruz el sallayarak...

Şiir, VI

Bedeninin her noktasından söz alıyorum
Öpmek için, uğurlarken seni ayrılığa
Boğazımdaki taş güle dönüşüyor
Öyle görünüyor, dudaklarımın ucunda

Beni böyle anımsa, böyle düşün istiyorum
Gülümseyen bir adam, ağlar gibi, sarsak
Anla ki, yitik bir ülkeyi korumaya benzer
Bir şairin sevgilisi olmak...

Şiir,VII

Okyanusun taşması bile bir damlanın günahıdır
Ki sen bir ırmaktın yaşamımda
Bütün çelişkilerin barıştığı bir alan
Aykırı bir düş, bütün karabasanlara

Bir çiçeği sıkıştırıp dudağımın ucuna
Tek bir söz söylemeden insanlara seni soruyorum şimdi:
O ki, yürek gönderlerine her sabah çektiğim bayraktır
Ölümden sonra inandığım tek dünya... görmediniz mi?

Şiir, VIII

Seni gülüşü gül olup da açan kız
Uzandığım her kapıda yüzümü saran esinti
Seni, yürüyüşü yağmur, kokusu nergis
Seni, turuncu düş, seni deniz mavisi...

Eksik kalmış tek sözcüğü uzun bir şiirin
Bir dalın açmamış o son tomurcuğu
Yüreğime selamsız sabahsız girdiğin
Belli, geçerek o dikensiz yolu

Seni, yaz günleri topraktan tüten buğu
O bir anlık, bir solukluk yağmurlardan sonra
Seni, sevincin yangını, acının külü
Gittin artık, bu şiirler kaldı bana

Gittin artık, ardında mavi bir tütsü
Saçarak, geniş ufuklarından sonsuzluğun
Ey kara sevdalarımın göçmen kuşu
Diyemem istesem de, seni unuttum...

Şiir, IX

Gene şiirlere dönmeliyim, dargın ve uzak
Bir gülüşü parçalayarak içimde
Yaşamım hep böyle sürüp gidecek
Karşılıksız soruların bildik seyrinde

Gene şiirlere dönmeliyim, yenilmiş
Binlerce kez taşlanmış bir adam olarak
Şiirde kazanan aşkta yitirirmiş
Zar tutanlar gülebilirmiş ancak

Gene şiirlere dönmeliyim, öyle kırgın
Öyle yalnızım ki, sığmıyorum sözcüklere
Gene şiirlere, şiirlere sevgilim
Burgaçlar yaratarak yorgun beynimde...

Şiir, X

Yazıya dökülmemiş masallar, saza vurulmamış türküler gibisin içimde
Unutulmaya yakın, bir köşede saklanan
Uyanılmış düşler gibisin gecenin bir yerinde
Sabah olunca kopuk kopuk anımsanan

Yüreğime oyalar işledi sevdan, turuncu, mavi
İpekten portakallar, deniz köpükleri, ama
Bütün turuncular donuk kırmızıya
Ve bütün maviler mora dönüşüyor şimdi..

Şiir, XI

Yardım et bana, çıkayım bu uçurumdan
Biraz da senin ellerinle kurtulur dünya
Sen beni seversen çocuklar büyür
Karşılık bularak bütün sorularına

Yardım et bana, çok acı çekiyorum
Bu şiir her sözcüğüyle bir yara bende
Nasıl ki, yayından fırlayan ok
Yatağına gerisin geri dönerse

Sensin, sevgilimsin, beni bilirsin
Usandım artık dünyayı sorgulamaktan
Yardım et bana, kendimle barışayım
Kanıtlar devşirerek taştan, topraktan..

Şiir, XII

Şair, sevmedi seni o esmer çiçek
Bu sevdada konuşacak şimdi ne kaldı?
O Havva ki, Adem’i kaburga kemiğinden
Bir kez olsun yaratmadı

Şair, sevmedi seni o esmer çiçek
Bedeni bir taş gibi gömülse de sularına
Boğuldu bütün denizlerinde, bunaldı
Ve birdenbire çekip gitti sonra

Şair, sevmedi seni o esmer çiçek
O aykırı düşlerin senin, soruların gelini
Yitirdi rengini, yadsıdı anlamını artık
Hep kendine bakan bir ayna gibi..

Şiir, XIII

Burada bitiyor bir sevda, yenisi nerde?
başlar; ya da başlar mı bilmem?
Kendi derinliğiyle dolan bir kuyu mu
Yüreğim; kendi boşluğuyla yetinen?

Burada bitiyor bir sevda, ele avuca
Sığmayan kederle, kimi gülüşler ve bir
O kadar da unutulmaya yatkın anılar
Bırakarak geride; belki de birkaç şiir..

Sürüp gidecek yaşamım, kimi yerlerde
Sanki yeniden okur gibi bir romanı
Ve gülümser gibi yine aynı şeylere
Sıkıntılı, dalgın; çoğunlukla acılı.

Burada bitiyor bir sevda, kaldım işte
Yine dağlar, uçurumlar arasında bir başıma.
Burada bitiyor bir sevda, önsöz gibiydi
Bir çağrıydı, daha nice yeni sevdaya...

Şiir, XIV

Onun dolaştığı yollara yağmur yağmasın
Yıllar sonra bulayım ayak izlerini
Onun saçlarını yel savurmasın
Dursun kıvrımları öyle, öptüğüm gibi

Nasıl unuturum ki gülüşü gül olanı
Sevgilimdi, ya da ben öyle sanırdım
O gitti, elimde bir çiçek dağınıklığı
Bütün yolların ucunda kalakaldım.

Deniz, ona çok sevdiğimi söyle
Bir gün gelir de kıyına böyle durursa
Sularını kollarım bil, o ak köpüklerinle
Onu bir de benim için okşa...

Sonu

Ben dünyanın yitiği, yaşamın üveyoğluyum
Acıyım, acıdan da öte bir şeyim belki

Bir kız sevdim gülüşü düşlere akan
Benim dışımdaki her yerden gelirdi sesi

Burgaçlandı birdenbire gözleri- boğuldum..
 Fotoğraf 
Ahmet Erhan