Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

23 Ağustos 2018 Perşembe

JOHANN WOLFGANG von GOETHE ~ Faust (Sunuş - Müdür, Tiyatro Şairi ve Şen Adam)


JOHANN WOLFGANG
von GOETHE
- Faust -


Sunuş
Gençliğimde bana görünmüş olan belirsiz şekiller, yine yakla-
şıyorsunuz. Acaba bu defa sizi tutmayı denesem olur mu? Kal-
bimde hala o şüpheye karşı bir eğilim var. Yine üşüşüyorsunuz
Peki öyleyse! Sis ve duman içinden yükselip bana hükmedin ba
kalım!
Gençliğimde, kafilenizin çevresinde esen büyülü nefesten
içim titremişti. Şimdi de aynı şeyleri hissediyorum
Bana sevinçli günlerin görüntülerini getiriyorsunuz. Bazı yüce
gölgeler belirgin hale geliyor: Ayrıca ilk aşkın ve ilk dostluğun iz-
leri de sanki eski ve kısmen unutulmuş bir masal gibi gözümde
canlanıyor. Hayatın sanki dehliz gibi olan kıvrımlı akışından do-
layı sızlanışlar tekrarlanıyor ve güzel saatlerin mutlu hayalleriyle
avunarak benden önce ölmüş o iyi insanların adları anılıyor
lk şarkılarımı dinlemiş olan ruhlar artık sonrakileri işitmiyor-
O eski dost kafilesi şimdi toz toprak olmuştur ve ne yazık ki
ilk yankının sesi de sönmüştür!
Artık ıstırabım hiç tanımadığım bir kalabalığa sesleniyor. On-
ların övmeleri bile içimi burkuyor. Şiirlerimden zevk almış olan
bazıları da, eğer yaşıyorlarsa, dunyada darmadağın olmuş halde
dolaşıp duruyorlar ve içimi, o sakin ve aziz ruhlar dúnyasına ait
bir ózlem kaplıyor. Bir harp (üç köşeli bir müzik aleti) gibi uğul-
dayan türküm, belirsiz seslerle havada yayılıyor. İçim ürperiyor
gözyaşlarına boğuluyorum, o acımasız kalbimin yumuşadığını
hissediyorum. Önceden sahip olduğum şeyleri kendimden uzak-
laşmış görüyorum ve kaybolmus seyler benim için artık birer ger-
çek oluyor


Müdür, Tiyatro Şairi ve Şen Adam
Müdür: Bana üzüntülü ve sıkıntılı anlarımda pek çok kez yar-
dım etmiş olan siz ikiniz, söyleyin bakalım. Alman ülkesinde gi-
riştiğimiz işten neler bekliyorsunuz? Halkın hoşuna gitmeyi çok
isterdim. Çünkü halk yaşar ve yaşatır. İşte görüyorsunuz, direk-
ler dikilmiş, tahtalar çakılmış ve herkes bir ziyafet beklentisi için-
de. Rahatça kuruldukları koltuklarında ilginç ve şaşılacak şeyler
seyretmek isterler. Halkın ruhunu okşayacak seyleri bilmeme
ragmen hicbir zaman bu kadar zor durumda kalmamıştım. Ger-
çekte halk en iyi eserlere alışık değildir, ama pek çok şey de oku-
muştur. Nasıl yapalım da oyunumuz halk için yeni, canlı ve ho-
şa giden nitelikte olsun? çünkü elbette, bir sanatçı olarak halkın
kulübemize seller gibi aktığını ve tiyatromuzun kapısından itiş
kakış ve bağıra çağıra girmeye çalıştığını görmek isterim. Bunun
gibi, güpegündüz, daha saat dört olmadan kasaya ulaşmaya çalış-
tıklarını ve sanki kıtlık günlerinde fırınların önünde ekmek kapı-
şan insanlar gibi, bir bilet almak için birbirlerinin önüne geçme-
ye çalıştıklarını görmek isterim.
çeşitli halk yığınları üzerinde bu büyüleyici etkileri ancak sa-
ir yapabilir. Dostum, bunu, işte bugün yap!
Sair: Yüzlerini gördüğümde ilhamımı kaybettiğim o karmaşık
haldeki kalabalıktan söz etme. İstemediğimiz bir girdaba sürük-
lenmemize neden olan o kafilenin yüzunů gösterme bana.

   Beni, yalnız şair için çiçek açan ve Tanrı eliyle yaratılıp kalbi-
mize bir iyilik olan aşk ve dostluğu veren mutlu gökyüzüne gö
tür
   Ah! Kalbimizin derinliğinde doğarak dudağımızın utangaç bir
sekilde fısıldadığı, bazen başarılı bazen de başarısız şeyleri, ya
dığımız şu vahşi "an" ın zorlamaları yutuveriyor. Bir
likle içimizde yıllarca kaldıktan sonra tamamlanarak ortaya çıka-
bilir. İçimizde parıldayan şey, o an için doğmuştur. Eğer bu çok
temiz bir değerse, gelecek nesiller için saklanır.
   Şen adam: Şu "gelecek nesil" lafını duymasam bari! Ben gele
cek nesilden söz edecek olsam, şimdiki nesli kim eğlendirecek?
Bu nesil eğlenmek ister ve bunu da gerçekleştirmesi gerekir. Sa-
nıyorum, akıllı insanlar için şimdiki zaman değerlidir. Halkın
zevki güzel ve zevk verici şekilde anlatmasını bilen insanlara
nankörlük etmez! Şair de daha çok etkili olmak için karşısında
büyük bir kitlenin olmasını ister. Onun için akıllı olun ve örnek
olmaya çalışın. İnsan hayalinin güzelliğini ve düzenini akıl; anla-
ma, duygu ve ihtiras gibi bütün sesleriyle bir bütün halinde yan-
sıtın. Ama deliliği de işe katmayı unutmayın!
   Müdür: Özellikle çok olay canlandırın. Herkes seyretmeye ge-
liyor ve çok şey görmek istiyor. Seyircilerin gözlerinin önünden
onları hayrete düşürecek çok şey geçirmeyi başardığınızda dava-
yı kazandınız gitti! Artık çok sevilen adam olursunuz. Seyirci kit-
lesini ancak bol olay göstererek kazanabilirsiniz. Her seyirci, bu
yığından kendine göre ve kendiliğinden bir şeyler seçer. Dolay-
sıyla çok şey gösteren sanatçı herkese bir şeyler vermiş olur ve
evimizden herkes memnun ayrılır. Bir piyes mi sahneleyeceksi-
niz, onu parçalara bölünüz! Böyle bir türlü yemeği yapmayı ba-
şarmalısınız! Aslında bu, düşünüldüğünden daha kolay olur. Siz
eseri bütünlüğü ile verseniz de ne çıkar? Halk onu dikkatle izle
yeceği için ayrıntısıyla anlayacaktır
   Şair: Siz bu işin ne kadar kötü bir şey olduğunu ve gerçek sa
natçıya hiç yakışmadığını anlamıyorsunuz! Görüyorum ki, o asil
bayların uydurmacılığı sizin için bir ilke olmuş!
   Müdür: Bu serzeniş beni üzmez. Kuvvetli bir şekilde etkili ol
mak isteyen insan, en iyi vasıtayı kullanmalıdır. Bu iş sanıldığı
kadar da zor değildir. Kimin için yazdığınızı bir düşünün! Bazı-
ları bize can sıkıntısından gelir, bazıları da tıka basa bir yemek-
ten sonra.. En kötüsü de, gazete okuduktan sonra gelenlerin çok
olması. Sanki bir maskeli baloya gider gibi koşarak gelirler.
Adımlarını hızlandıran şey, gizliyi öğrenme isteğidir. Bu oyunda
bayanlar da kendilerini ve süslerini göstererek ücret almadan rol
alırlar.
   Şairlik tahtınıza kurulmuş, ne hayal kurup duruyorsunuz?
Dolmuş bir tiyatronun nasıl bir haz verdiğini bilir misiniz siz
Veli nimetlerimizi biraz yakından görün! Bazıları soğuk bazı-
ları kabadır. Bazıları temsilden sonra oynayacağı iskambil oyunu-
nu düşünür, bazıları ise bir kadının koynunda geçireceği coşku-
lu bir gecenin umudu içindedir. Zavallı deliler, bõyle bir amaç
için sevimli ilham peri lerinizi niçin sıkıntıya sokuyorsunuz? Size
söylüyorum: Çok şey gösteriniz, hem de pek çok şey! Hedefinize
böyle ulaşırsınız. Seyircileri şaşırtmaya bakın, onları tatmin et-
mek gerçekten güçtür!
   Size ne etki eder? Hayranlık mı, yoksa ıstırap mı?
   Şair: Sen kendine başka bir uşak ara. Şair, kendisine tabiatın
hediyesi olan o en yüksek hakkı, insanlık hakkını, senin uğrun-
da günahkârca feda mı etsin?
   O, bütün kalpleri neyle harekete geçirir, bütün öğeleri nasıl
yener? Kalbinde doğan ve bütün dünyayı kavrayan ahenkle değil
mi? Eğer tabiat, ipliği bütün uzunluğunca bükerek mekiğe zor-
larsa ve bütün öğeler düzensiz bir kalabalık halinde üzüntülü ve
karışık sesler verirse, kim hep aynı sırayı düzenli olarak hareke-
te geçirip bir ritme sokabilir? Kim parçaları, ögeleri muhteşem
bir düzen kuracak tarzda ve bir bütün halinde dizebilir? Kim ih
tirasların fırtınasını coşturur ve akşam kızıllığını en güzel şekilde
parlatabilir? Kim batun güzel ilkbahar çiçeklerini eliyle salla-
yarak sevgilinin yoluna serpe bilir? Kim gelişigüzel yaprakları
örerek bir şeref tacı meydana getirebilir? Kim gokleri emniyete
alıp Tanrıları birleştirebilir?
   Yalnızca şairde beliren insanlık gücü, değil mi?
   Şen adam': Öyleyse, söylediğiniz bu güzel kuvvetleri kullanın
bir aşk macerasına girişir gibi şairlik sanatınızı icra etsenize!
   İki insan rastgele birbirine yaklaşır, sonra bir şeyler duyarlar
ve orada biraz kalırlar. Sonra bir sergüzeşte dalarlar. Önce bir
mutluluk hissi doğar, sonra saldırılar başlar, derken bir hayran-
lık meydana gelir ve arkasından da dert başlar. Böylece de gözle
kaş arasında bir roman doğu verir. Biz de işte böyle bir oyun ser-
gileyelim. Çeşitli hareketlerle dolu insan hayatına bir el atma
yeter! Bu romanı herkes yaşar, ama çoğu farkında olmaz. Bu ro-
manı neresinden yakalarsanız, ilgi çeker! Renk renk manzaralar
biraz netlik, çok uydurma ve bir zerrecik de gerçek... İşte, her
kesin susuzluğunu giderecek ve sevinç verecek en iyi içki böyle
hazırlanır. Sonra oyununuzu sergilersiniz ve onun karşısında
gençliğin seçme tabakası toplanır. Ortaya konan şeyleri dinler.
Nihayet her ince ruh, eserinizden melankolik bir gıda alır. Seyre-
den her ruh, bazen şu bazen de bu heyecana kapılır. Bu heyecan-
la herkes, kalbindekinin bir örneğini görür. Halk henüz ağlamaya-
da gülmeye de aynı derecede hazırdır. Onlar girişime ve hare-
te değer verirler. Görünüşe sevinirler. Ama işi bitmiş olanlara
da hiçbir şeyi beğendiremezsin. Oluş halinde bulunanlar ise, da
ima teşekkür ederler
   Şair: Öyle ise bana, kendimin de ołuş halinde olduğu ve şarkı-
larla dolu bir pınarın durmadan yeni şeyler yaptığı, sisin dünya-
yı örttüğü, tomurcuğun henüz harikalar vaat ettiği ve bütün va
dileri dolduran çiçeklerden binlercesini kopardığım geçmiş za-
manları geri getirin! O zamanlar ben, bir şeye sahip değildim.
Ama bendeki bana yetiyordu. Gerçeği bulma aşkı ve yalanın key-
fi! Bu, ele avuca sığmayan ihtiraslarımı, o derin ve acılı mutlulu
ğumu, kinimin ve aşkımın gücünü, kısacası gençliğimi bana geri
verin!

* Düşündüklerini mizahi bir şekilde ifade eden oyuncu
   Şen adam: Aziz dostum, savaşta düşmanların etrafını çevirir-
se, en güzel kızlar zorla boynuna sarılırsa sürat koşusunda çok
uzaklarda ve çok ulaşılan bir hedefteki zafer tacı sana gülümser-
se, baş döndürücü danslardan sonra, gecelerini ziyaret sofraların-
da içerek geçirirsen, gençliğe mutlaka ihtiyacın olacaktır. Ama
bilinen saz havalarına cesaretle katılmak ve çizdiğin hedefe güzel
adımlarla yürümek... Yaşlı bayların, sizin göreviniz budur ve bu
nedenle size daha az saygı duyulacak değildir. Söylendiği gibi
yaşlılık insanı çocuklaştırmaz, tam tersine, bizi gerçek çocuklar
olarak bulur!
   Müdür: Konuşmak yeter. Artık işe başlayalım! Böyle birbirini-
ze iltifat edeceğinize faydalı bir iş görebilirsiniz! Havadan o kadar
da çok söz etmenin ne yararı olur? Kararsız olana o hiç görün-
mez. Mademki kendinizi şair kabul ediyorsunuz, haydi şiire ku-
manda verin bakalım! Bize gerekli olan şeyi biliyorsunuz: Etkili
içkiler yudumlamak istiyoruz. Haydi bakalım, onu hazırlayın! Bu
günün işi yarına bırakılmamalı ve hiçbir gün boş geçirilmemeli-
dir. Azim, hemen büyük bir istekle, imkânın yakasından yakala-
malı ve bir daha da elinden hiç kaçırmamalıdır. O, etkide bulun-
maya devam edecektir, çünkü buna zorunludur.
   Bizim Alman sahnelerinde herkesin dilediğini denediğini bi-
lirsiniz. Bunu bilerek bugün dekorları ve makineleri esirgemeyin,
büyük ve küçük gök ışığını kullanın, yıldızları savurgan bir şekil-
de kullanabilirsiniz; su, ateş, taş duvar, hayvan ve kuş da eksik
değil! Böylece şu dar salaşımızda yaratılışın büyük çemberinde
yürüyün ve dikkatli bir hızla cennetten dünya yolu ile cehenne-
me doğru yol alın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder