"Ben bugüne kadar yılların pratisyeniyim ama yine de bir genç kıza asla, Doğanın kutsallığı ve önce ondan bir şeyler öğrenmek dışında bir gayeyle yaklaşmam. Kızın üzerinde her ne kadar eğitici bir etkim olabilirse de bu, ondan öğrendiklerimi tekrar tekrar ona öğretmekten ibarettir.
Onun ruhu olası her yöne, azar azar ve ansızın esintilerle değil, bütünüyle sürüklenmeli. Sınırsızı keşfetmeli ve bir insana en yakın olanı yaşamalı. O bunu düşünce yoluyla değil de - çünkü onun için dolambaçlı yoldur- aramızdaki gerçek iletişim yolu olan hayal gücüyle keşfetmelidir; çünkü erkekte parça olan kadında bütündür. Sınırsıza doğru gidişini düşüncenin zahmetli yollarından geçerek başarmak ona göre değildir., çünkü kadın eziyet çekmek için doğmamıştır; gönlün ve hayalin tatlı yolunu tutarak anlamalı bunu. Bir genç kız için, sınırsızlık, tüm aşkların mutlu olması düşüncesi kadar doğaldır. Bir genç kız, her yerde, hangi yöne dönerse dönsün sınırsızlıkla çevrilidir; geçiş bir sıçramadır ama unutulmamalıdır ki bu erkekçe değil kadınca bir sıçramadır. Neden erkekler genelde böyle beceriksizdir? Tam sıçrayacakken önce hız almak için ufak bir koşu yaparlar, uzun hazırlıklara girişirler, mesafeyi gözleriyle ölçerler, birçok kez start alırlar, sonra korkarlar ve geri dönerler. Sonuçta sıçrarlar ama başaramazlar. Bir genç kız ise farklı şekilde sıçrar. Dağlık bölgelerde sık sık, iki dehşetli zirveyle karşılaşılır. Bunların arasında dipsiz bir uçurum vardır ki, bakması bile ürküntü verir. Hiçbir erkek buradan atlamaya cesaret edemez. Ama bir genç kız, yerli halkın anlattığına göre, atlama cesaretini gösterir ve oraya Kız Uçurumu derler. Genç kızlar hakkında duyduğum olağanüstü her şeye inandığım gibi, buna da inanmaya hazırım ve bunu anlatan sıradan köylüleri dinlemek başımı döndürür. Bu konuda her şeye, mucizeye bile inanırım, sırf inanmak için şaşarım; nitekim, bu dünyada beni hayrete düşüren ilk ve tek şey bir genç kızdı ve sonuncu da o olacak.Bir genç kız için böyle bir atlama yalnızca sıçramadır, oysa bir erkeğin atlaması daima saçmalık olacaktır, çünkü erkeğin adımı bir tür kıstas oluşturmasına karşın, ne denli uzun olursa olsun, gösterdiği çaba tepeler arasındaki mesafeyle kıyaslandığında bir hiçtir. Ama bir genç kızın atlayış öncesi hız almak için koşacağını düşünecek kadar budala biri var mıdır? Genç kızın koşu yapması düşünülebilir elbet; ama o zaman bu koşunun kendisi bir oyun, bir zevk, bir zarafet gösterisidir; oysa hız almak için koşma düşüncesi, kadına uygun olan şeylerden değildir.Çünkü bu hazırlık koşusunun kendi diyalektiği vardır ve kadın doğasına aykırıdır. Gelelim atlamaya; kim burada uyumlu olanı ayıracak kadar görgüsüz olabilir? Genç kızın atlaması, çaba harcamadan yapılan bir süzülmedir. Öteki tarafa ulaştığında yine ayaktadır, yorgunluktan tükenmemiş ve olağan bir güzellikten de öte ruhu daha da dolu, avcunun içinden bir öpücük üfler bu tarafta duran bizlere. Genç, yeni doğmuş, dağların diplerinden fışkırmış bir çiçek gibi başımızı döndürürcesine, uçurumların üzerinden aşar gider. Öğrenmesi gereken, Tüm hareketlerini sınırsızca yapmak, bir o yana bir bu yana devinmek, ruhunun ani değişimleriyle kendini yatıştırmak; şiirle gerçeğin, hayal ürünüyle hakikatin yerini değiştirmek, sınırsızlık içinde öteye beriye savrulmaktır. Bu kız o kargaşayı öğrendiği zaman erotizmi yerli yerine koyarım ve o benim istediğim ve arzuladığım şey olur. O zaman benim yapacağım iyilik tamamlanmış, çalışmam bitmiştir; tüm yelkenlerimi toplar, yanına otururum, onun yelkeni altında sürdürürüz yolculuğu. Doğrusu bu kız erotizmle bir kez sarhoş olursa hiçbir şeyin fazla erken ya da nahoş bir tarzda olmaması için, hızı ayarlamak üzere bana dümende epey iş çıkacak demektir. Ara sıra yelkende küçük bir delik açacağım ve hemen sonra yeniden fırlayacağız ileriye..."