Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

Sennur SEZER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sennur SEZER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Eylül 2020 Perşembe

EVİÇİ ŞİİRLERİ, Sennur Sezer


 EVİÇİ ŞİİRLERİ


Aşk nedir diye sor

Bir akşam pazarında

Kıymık batar sanki

Soluklara


Dertle kabarmış fincan dipleri

Gözümüzden akamayan damla

Patrona atılamayan tokadın

Çarpılması kapıya


Hangi şarkının sözüdür o

Sabun kokan havlularla

Rakı içmeden sarhoşlatır

Hani sonbaharda


Dinleseniz de duymazsınız

Bu uğultuda


Aşk nedir diye sor

Pazaryerindeki bir kadına

Utanıp yere inerken bakışları

Fıkırdar saçındaki kına


Sennur Sezer

20 Aralık 2018 Perşembe

KADININ AKŞAM DUASI ~ Sennur SEZER

KADININ AKŞAM DUASI
Durmadan dağılır oda
Küflü bir ıslaklık dolaplarda
- Aşkı düşün aşkı, dayan -
Işıldayan sabun köpüğü
- Öyle yakınımda ki seçilmiyor
Yaşamanın çizgileri
Saçlarıma değmeden geçiyor
Camlarda kalıyor izi
- Bir çayevinde olmalı şimdi
Şiirler okumalı akşam serinliğinde
Uzaktan uzağa toprak kokusu -
Bulaşık kalsın
Soğudu su, yağlar dondu
Çorba pişmeli
- Yüreğine akşamla çökeni
Sokaklar uzaklaştıramaz
Uyanırsın yanında yabancı biri
Aşkı kimseler kurtaramaz
Öyle yakınımda ki seçilmiyor
Yaşamanın çizgileri
Sennur SEZER

15 Aralık 2018 Cumartesi

YAZ ORTASINDA ÜŞÜMEK ~ Sennur SEZER


YAZ ORTASINDA ÜŞÜMEK
Kar durdu
Yaslı bir köylü yüzüyle
Bezgin ve dinç
Doya doya gülmemişliğin dinçliği belki bu
Belki hep borçlu olmanın
Kar durdu
Bir çocuğun ilk kımıltısı gibi
Beklemede bıraktı sessizliği
Gün -o hep buruşturup attığımız- gün
Üstünde yarım bir söz
Işıltıya durdu: Sev...
Kar durdu
Durdu saatleri kuşkunun
Karın üstünde yarım bir ayak izi
Bir silik söz: Belki... yarın
Sennur SEZER

19 Ağustos 2018 Pazar

CEVAPSIZ ~ Sennur SEZER

CEVAPSIZ
Ah şimdi kim anlatacak sevdayı?.. Akşamdır.
Ve benim akşamım gecedir kimilerine. Orada şafak mı söküyor?
Yoksa uzaklarda çöl sıcağından ürkenler mi çağırıyor geceyi:
Ya leyl! ya leyl! ya leyl!
Ah şimdi kim anlatacak durgun sularını sevdanın?
Yorgun gözlerim ışığını yitirdi. Tan yerine düşüyor
sevdalımın gölgesi. Bir düğün türküsü mü yas çığlığı mı duyulan:
Tililili… Tililili…Tililili..
Ah bırakacağım tek miras sevdadır. Anlamak sizin işiniz.
Bilin ki gün ağarırsa sevdadandır.
Sevdadandır dallar çiçeklenirse.
Ve endişe bir gün sevdasız kalmaktandır.
Ah ey lo lo lo.. Ah ey le le le..
Kim anlatacak kim? Akşamdır.
Sennur SEZER

17 Mart 2018 Cumartesi

KİRLENMİŞ KAĞITLAR ~ Sennur SEZER

KİRLENMİŞ KAĞITLAR

Bilir misin bekleme salonlarını küçük istasyonların?
Akşam saatleri, uzak İstanbul'a, Ankara'ya,
Dünya'ya birden iner karanlık. Ve üstüne sinmiş is
kokusuyla, hep geç kalırsın artık.

Uykusunu alamamış beden, acımış yağ ve
tanımadığın bir koku ortalıkta. Belli ki çoktan gelip
gitmiş posta. Ve ışık ışık geçen hızlı tren durmaz
bu aralıkta. Geç geldin.

Bir söylentiyle büyütülür herkes: "Gündönümü
şenliklerin ateşleri sönmeden geri döner
zemheri. Tipiye karışır erkenci çağla, çiğdem...
Savrulur erik çiçekleri. "Boy atamayan ahlat
yineler: "Geri döner zemheri..."
Ve tadını kalın kabuklar ardına saklar...

Kadınlar, ki yoklukları farkedilir olsa olsa. Kadınlar,
bir yazma, bir renk, bir devinim... Karıncalar kadar
olağan... Payları karıncalar kadar hayatta.
Göçerler, trenleri tanımadan. Selvisiz ve söğütsüz
bir ıssızda, katar katar gece taşları.

Bekleme salonları. Ucuz tütün, mektup torbası ve
bir öykü: cılız ışığıyla. Susuz ve ışıksız köylerin
kapısı. Dünyayı bir durak sayanlara, örnek:
"Budur payına düşen. Bekle..."
Ve gökte gecikmiş bir turna katarı.

Bilir misin bekleme salonlarını?

II

Gül desem gocunur musun, her gördüğüm çiçeğe.
Her dikeni gül saysam... Böyle kıraçlar varmış,
dinledim: Gül diye adlandırırmış her rengi,
Ve gül kokarmış ortalık. Sonra sevdanın
ulaşmadığı kuytularda, karasevda olmuş her
tanışıklık.

Ah, dilini anlamadığım kalabalık...

Suçludur erken açan ve erken geçen çiçek
Rüzgâra sinen koku. Yaban diye adlanır
utangaçlık. Hırsızlık yasak ama yağma helâl.
Kirletilmiş düşler, parçalanmış yürek...
Gülün morardığında menekşe sayıldığı...
Gülün tanınmadığı gerçek...

Ah, sesime sağır yalnızlık...

Güzle ballanacak dikenleri tanı. Dil buran
meyvelerden sakın... Ağuludur terle, kanla
sulanmayan ürün. El değmemiş bahçe,
görülmemiş düş hayretmez.

Ey adım uydurduğum koşu... Yorulmaz aşk...
Yetinmez aşkınlık. 
Sennur SEZER