Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

Ayten MUTLU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ayten MUTLU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mart 2018 Perşembe

YALNIZ BİR ÇOCUKMUŞ AŞK ~ Ayten MUTLU


Fotoğraf
YALNIZ BİR ÇOCUKMUŞ AŞK

dönüşmeden önce yitik bir yola
acıyla anlamıştım
yitirmekten başka hüner bilmediğimi

yağmura dokunmayı öğrenemedim
demiştim, ellerinde yağmurla geldiğinde
taşları dinle, dedin
düşen yaprakların sessizliğini
çırılçıplak kaldığında öğrenir insan
yağmurla sevişmeyi

çocuk kalmış bir tutkuyla uzandım
taşın çıplaklığına
dinledim yağmurun şarkılarını
tenin ürperen yapraklarında

her tarafı gezilmiş mutlu bir ülkeydi aşk
taşıyarak yeniden doğuşun gizlerini
dalına geri dönen bir yaprak
gibi öptü ruhumun seslerini

dönüşmeden önce yitik bir yola
yürüdüm geriye dönüş saatlerini
çünkü kalbindeki gizli ülkeyi
gezen bir yol sanıyordum kendimi

sonsuz bir doğuşu yitirdim işte
durdu saatleri yüzündeki evlerin
yalnız bir çocukmuş aşk, döktü taçyaprağını
zamanın hoyrat anneliğine

sen yağmurun külleriyle seviştin mi hiç
hayatı açıklayan bir ağacın kalbinde?
Ayten MUTLU

4 Şubat 2018 Pazar

GÜZ KUŞLARI UÇMADAN - Ayten MUTLU

GÜZ KUŞLARI UÇMADAN

şimdi gidip yağmurları bulayım
ıslanayım güz kuşları uçmadan
ben bu şehirlerde duramam artık
usandım yabancı yaşamalardan

herkes kendine gitti, çürüdü hüzün bile
aşk belki de hiç yoktu, bir düştü anımsanan
yarım kaldı şiirlerim evrak masalarında
yoruldu sesim dönüp kendini aramaktan

kimseye bir şey olmaz, bırakın beni
saatler yine çalar kırılır uykuların elması
yine kusar minibüsler şarkılarını
sekiz vapuru bensiz de ayrılır sabahlardan

yapmayın, çocukları salmayın eteğime
bezginim çalan zillerden, telefonlardan
ben bu masaları koyar giderim işte
"iyi günler"iniz bile hüzünlenmez ardımdan

gitmeliyim o yağmurlar dinmeden
çekip gitmeden rüzgâr o düş sağanaklarından
bırakın yüreğimi aşklar böyle yaşanmaz
yaşanmaz keder bile sırılsıklam olmadan
Ayten MUTLU

9 Ocak 2018 Salı

BİR İSYAN TÜRKÜSÜ - Ayten MUTLU "Seni Özledim"

Resmin Hikayesi; valerieleonardphotography tarafından oluşturulmuştur.
("SAILI". Saili 25 yaşında. Katmandu Vadisi'ndeki şehir çöplüğünde çalışıyor. 
Katmandu'nun vadisinde artan evsel atık, endüstriyel atık ve kimyasal atıklar çevre için zorluklar yarattı. 
Depolama alanı, bir takım çevresel etkilere sahip olabilir. Sızıntı suyu adı verilen kirli su, hem yeryüzünü hem de yer altı suyunu kirletebilir. 
2005 yılından bu yana sisdol depolama sahası faaliyete geçmiş olup artık kapasitesine ulaşmaktadır. 
Her gün 140 kamyon, arazide 1.400 ton çöp boşaltıyor. 
Çöp seviyesi büyüdükçe, ekskavatörler tepenin yanını çöpü örtmek için hurdaya çıkarıyor. 
Yaklaşık 300 atık toplayıcı şu anda ayrılıyor, atıklar çöplükte.
Bu aktivite, atıklar sağlığını tehlikeye attığı için hiçbir şekilde resmi değildir. 
Temmuz 2014'te bir kadın süpürücü, sahada faaliyet gösteren bir araç tarafından vurulduğunda öldü. 
Bu insanlar ayrılmış atıkların satışı için küçük bir geçim kaynağı oluşturuyorlar. 

Çoğu, 2015 depreminden sonra evlerini kaybetti ve burada yaşamak için çalışmaktan başka seçeneği yok)
BİR İSYAN TÜRKÜSÜ
ben kadınım
hani şu bildiğiniz
ve de bilmediğiniz
kimi şeytan, kimi melek
kimi çiçek, kimi koyun
etinden, sütünden derisinden
al nakışlı gömlek edip giyindiğiniz

aklı kısa saçı uzun
sokakta mutfakta yatakta
elinizin altında
gönlünüzce ektiğiniz biçtiğiniz
tarla
tepesinde tepe tepe
tepindiğiniz
eksik etek
kiminizin anası
karısı kiminizin
ya da orospunun teki

çağlar boyu diri diri mezara gömdüğünüz
uğruna öldüğünüz
mülkünüz cariyeniz
taşa tuttuğunuz
aldığınız sattığınız
kanatmayı erkeklik saydığınız
kadın

söylenmemiş ilahi
okunmamış bir kitap
sayfaları lime lime, yaprakları sararmış
kapağında karanfil suretleri
kenar süsü boynunu eğmiş sümbül
hüznün rengini almış

cinselliği günahın öbür adı
sevinci ayıp
yasaklarla tabularla
peçelerin karasına boyanmış

ben kadınım
ıslah olmaz günahkârı bütün dinlerin
tanrım, babam, kocam
efendilerim

menekşeyim dikenli tarlalarda
saksılarda fesleğen
dalları kafesli camlara tutsak
dikenli tellerin ardına sürgün
bin yıllardır işgal edilmiş toprak

anayım ben
ak sütüyle eşkiyalar emziren
gecenin kovuğunda söylenmemiş türküyüm
bir ağıt çiçeğiyim hoyratça örselenmiş
sevdalarda yediveren gülüyüm

ak yazmada kara yazı
buyurmuşlar ele varmış
doğuramamış yarımsanmış
kız doğurmuş ele salmış
oğul demiş yele salmış
ağıtların tüneğinde
iki eli böğründe kalakalmış

deprem sessizliğinde yüreğimin
nakış nakış ilmek ilmek ördüğüm
o dilsiz isyan
bin yıllarda kördüğüm

ben kadınım
sabır taşı, öfkelerin çatlatamadığı
bütün günahlar benden sorulur
ben öderim diyetini bütün dinlerin
kına rengi kan içinde ellerim

erkeğim yılkı atı uzun kış çağlarında
bense bulgur aşı yoksul evlerde
sade suya tarhana
gül reçeli konaklarda
saraylarda gül kokulu cariye

yaşanacak yazgısıyım tarihin
zaman zindanlarına açılan tek pencere
kanayan serüveninde insanlığın
benim dışlanmışlığım
yoksulluğu hayatın

uzun uykularda yorulduk
uzun acıktık insan olmaya
sustuk, sustuk
sizin tanrılığınız yüzünden
insanlığımızı unuttuk

yorgunum
horlanmışım
cahilim
ağlamak biraz da savrulmaktır bilirim
gücüm kendime yeter
gökyüzü biliyor, taşsa da öfkem
döner namlu döner bıçak
beni vurur yüreğimden

gece iner
devriyeler kol gezer sokaklarımda
yaralarım dil vermez
erkeğim el vermez, kaygıları diz boyu
yalnızlık
paslı bir demir kapıdır duvarlarımda

ah, bu karanlık, saçlarıma dolanan
bu ceylan, dizleri kan içinde, kimsesiz
uzun uykularım, sanrılar, karabasanlar
aldatılmışlığım
vurun kahpeye vurun vurun
vurun zeytin dallarına
kurutun

selam olsun size yedi erenler
erenleri çağımın, okumuşları
insana gül yaraşır diye gülün yoluna
kalem kuşanmışları, baş koymuşları
duyun beni
yürünecek yollarım var, yollarınıza varan
hallerim var, hallerinizden yaman
gümbür gümbür yüreğim, ayaklarım acemi
önümü kapatmayın
yollarıma durmayın
uçmaya varıyorum, kanadım ürkek
kanadımı kırmayın

yeter
yeter artık, ödedim diyetini her gülüşümün
ertelenmiş aşklarım var yaşanacak
şarkılarım, söylenmeye beni bekleyen
sesim gür bir kaynak gibi çağıldayacak
ve ellerim
bir olup ellerinle
hayatı
yeni baştan kuracak
Ayten MUTLU
"Seni Özledim"

28 Kasım 2017 Salı

HER ŞEY NE KADAR YAKIN VE NASIL UZAK ŞİMDİ - Ayten MUTLU

HER ŞEY NE KADAR YAKIN 
VE NASIL UZAK ŞİMDİ

bilmem nasıl geçti elime
çocukluğumun anı defteri
uzun kumral bir saç teli
uzanıp eski yıllardan
merhaba deyiverdi

sanki buldum yeniden o günleri
beyaz yakamı, kardeşlerimi
omuzlarından çağlayan gibi inen
gür ve kumral saçlarıyla
yirmi sekizinde annemi

ne güzeldi ve ben onu nasıl gizli severdim
çalmak mıydı onu biraz kardeşlerimden
akşam üstleri uzatıp başını pencereden
adımı seslendiğinde yanıt vermeyişim
ve unuttuğunda söylemeyi
ellerimi yıkamadan oturuşum sofraya
nedensiz hırçınlığım
ağlamalarım sonra kimseye göstermeden

ah o benim Bandırma’lı çocukluğum
hiç anlamadan geçiveren yıllar

arada bir değişen ve hep birbirine benzeyen
o hiç suyu akmayan basık tavanlı
kira evlerinin gecelerinde
kısıp usulca gaz lambasını
uzun yol şoförü babamı beklerdi

bitmeyen bir yokuşu tırmanan yorgun
ve ağır tekerlekleri gibi kocaman bir kamyonun
bezgin miydi yüreği bekleyişlerden
o uzun gecelerin karanlığında
neler duyardı o yaban kasabanın
iplik iplik ördüğü yalnızlığında
ve neleri paylaşırdı babamla
geleneklerden
ve bizden başka

ne çok çiçek olurdu saksılarda
anlatırdı bazen köyünün uçsuz kırlarını
kırlangıçlarını, dere boyunu
ikinci savaş yıllarının
bıçak gibi kesiverdiği çocukluğunu
ama anlatmadı hâlâ
nasıl verdi toprağa
yiğit bir oğulu

hiç kendisinin olmadı hayatı
ve hiç yakınmadı yazgısından
asla bir şey istemedi kendisi için
kocasından ve tanrısından

şimdi ne kadar uzak kumrallığı
bilmiyorum saçları mı daha ak
yazgısıymış gibi taşıdığı yazması mı

o gülen gözlü çağlayan saçlı kadın
çıkıp gelse ötesinden yılların
suları dört yana saçılmış bir sebil gibi kırgın
ve çökmüş bu kadını
acaba tanır mı?
Ayten MUTLU