Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

Nihat BEHRAM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nihat BEHRAM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ağustos 2018 Pazar

KUNDAK ~ Nihat BEHRAM

Fotoğraf: by Özay Özmen

KUNDAK
Boyun eğmiş olarak
ya da suskun, silik, uzlaşmış
çekip gitmek istemem bu karanlık alemden..
Alınmamış öcün duygusu bu,
sorulmamış hesabın,
gecesinde gündüzünde dişler durur insanı...
işte yine o duygunun
kefenden daha soğuk örtüsü altındayım..
Ölmek istemem açıkçası
O örtüyü yırtmadan ...
Yaşarken, içimdeki ateşi saçarak yaşamalıyım.
Doğduğu gün tutunduğu ışığı
kıran, çelmeleyen tuzaklar karşısında
insanı ancak kavgası yatıştırır,
sıyrılıp canında sınanmış acılardan
karanlığa karşı söndürmeden taşımak içindeki ateşi...
Korkak da yılgın gibi kirlidir benim için ...
Ne teslim ne ihanet,
ne zulüm ne kölelik ...
Başkaldırmış olanın mirascısıyım ...
Binlerce sızının bağrında bilediğim bu çığlık
tutuşmak için sabırsızlanan
yaşama sevincinin sesidir ...
Aydınlığın özlemi solumalı sesimden kendi sesini ...
İnsanı kulu kılan her şeyin kundakçısıyım ...
Öcüm var, sorulacak hesabım.
Kolu olan savursun ne bulursa üstüne,
benzin, fitil, çivilenmiş kutular,
hayatı karartanların ...
Geçtiğim her sokakta,
manşetinde aldığım her gazetenin
zorbalık ve sinişin,
talan ve yoksulluğun yankılandığı
bir dünyanın can çekişen bakışları var ..
Başka çare kalmadı,
ne bulursam üstüne bu karanlık alemin
savuracağım...
Avuçlarımda çıralar, kıvılcımlar... yüreğim,
barut, dinamit, zehir ...
Kanım böyle ısıtmalı gövdemi,
atacaksa böyle atmalı nabzım ...
Böyle direndim ayrılık günlerinde,
sevdiklerimle böyle kucaklaşmalıyım ...
Durulmayı özleyen ırmaklar için,
filizin şarkısıyla dokuduğu dallarda
yuvaları dağıtılmış sakalar,
kahır dolu bakışlar, ağıtlar için,
süzgün gözleri için yoncaları kurutulmuş tayların,
korkutulmuş gülüşler, küskün anışlar için,
sevda için, aşk için yaşamalıyım ...
Dorukların rüzgarından köz alıp, yalanın inadına,
mazluma zincirle, kırbaçla saldıranların inadına,
yavruları diyar diyar göçer olmuş analar için,
başağı yağmalanmış tarlalar,
deşilmiş, mayınlanmış çayırlar için,
kanlı pusuların, talanın inadına, yangınlar başlamalı.
Nankörün, hilekarın, arsızın kuşattığı değil,
üzülen, seven, acıyan, insanların savunduğu
bir dünyamız olmalı ..
Başka çare yok, yangınlar başlamalı ardı ardına ..
Zalim, saklanacak karanlık bulamamalı ...
Öyle ki, gökyüzü bile çıldırsın sevincinden
alev alev kanatlanan yangınlar karşısında
bir ucundan bir ucuna ufkun, sancılanıp,
yıldırımlarla dünyayı alkışlasın.
Sabahı sabah gibi solumak istiyorum,
güveni güven, merakı merak,
güzü güz, baharı bahar olarak ..
Dokunup koklamak istiyorum büyüdüğüm şehrimi,
gençlik günlerimi şarkılar söyleyerek aramak ..
Çocuğum dönüşümden kaygılı gözlerle bakmasın istiyorum
giderken arkamdan, bu beni kahrediyor ..
Babamın bir ömür boyu yüreğinde koruduğu incelik
yaralanmamalı,
aldatılsam da aldatmayacağım, ona sözüm var,
bu borcu ödemeden nasıl yaşarım?
Yoksul da olsalar, onurlu insanlar doldursun sokakları..
Aşkın da ayrılığın da içten yankılanan
sahici şarkıları duyulsun ...
Bölüşmek isteğinin tomurcuğuna uzanamasın kimse
koparmak için ..
Yanılmak korkunç olmasın,
ürkmesin birbirinden insanlar.
Yangınlar başlamalı başka çare yok ...
Düşlerimi karartacak kadar koyulaşan bu karanlık
dağılmalı ..
Durmalı ekrandaki o yılışık uluma,
o çürüyüş, o şımarık saltanat,
azdıkça yaygınlaşan kabalık, kalpazanlık,
o sahte kahkahalar ..
Kanlı dişleri tırnaklarıyla
aşımızda, düşümüzde yuvalanan
seçkinler sürüsü efendiler, çetebaşları
ve onların el pençe kapıkulları,
şen şakrak soytarıları kadar
köleliğin prangası o sessizlik de
kül olup ufalanmalı.
Kolu olan ne bulursa savurmalı üstüne
bu karanlık alemin,
mazot, moloz, ateşlenmiş paçavra,
katran, zift, cam kırıkları...
Alçaklık kimsenin yanına kar kalmamalı ..
Hırsız ki işini hüner sayacak kadar pervasız,
katil ki katlettikçe katmerleşiyor,
yağması şımartıyor yağmalayanı,
nasıl başka çare aranır?
Ey dünyanın sahibi,
onu sen buldun, söndürme elindeki ateşi,
tutuştur ufkunu karartan kara perdeyi,
kaderini değiştir!
Nihat BEHRAM

6 Ağustos 2017 Pazar

DOĞADAN İSTEK - Nihat BEHRAM

 Fotoğraf
DOĞADAN  İSTEK 
Beni geçmişin dehşetiyle besle
Beni geleceğin öz suyuyla
Küpeler tak kulaklarıma kirazlardan
Mendilimi fesleğenlerle yıka.
Bana çılgın bir gürleyiş bellet
Yankısıyla kapan üstüme geceleri.
Benimle rüzgarları tanıştır
Gözlerimi boralara düğümle.
Beni kan kardeşi bilsin gözyaşların
Beni umudunla büyüle.
Bana ıssız gecelerden yıldız kaymaları sun
Beni ucu kıl birbirine sürtünen çakmak taşlarının.
Koynuma başakları yıkayan yağmurunla yağ
Kasıklarımı zeytin yapraklarıyla yenile.
Ben seni esir alayım şiirlerle
Sen beni kul bil kendine...
 Fotoğraf
Nihat BEHRAM

25 Temmuz 2017 Salı

Nihat BEHRAM - SÜRGÜN

Fotoğraf
SÜRGÜN

Uyandırın anamı
Söyleyin gidiyorum
Yolumu gözlemesin
Dönemem belki geri

Arkadaşlarım duysun
Kardeşim bunu bilsin
Söyleyin gidiyorum
Dönemem belki geri

Babama haber salın
Çiçekler onda kalsın
Sulasın günaşırı
Dönemem belki geri

Korulara söyleyin
Dağlara asmalara
Baygın çocukluğumun
Çınladığı kırlara

Söyleyin gidiyorum
Dönemem belki geri
Gelsinler anılarım
Uğurlasınlar beni

Sadece sevdiğime
Söylemeyin duymasın
O kadar körpe ki kalbi
Bilmiyor yitirmeyi
Söylemeyin bu akşam
Sevdiğim ağlamasın
Fotoğraf
Nihat BEHRAM