Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

15 Temmuz 2017 Cumartesi

ÂGAPE ~ César VALLEJO

ÂGAPE
Kimse gelmedi bugün bana sorular sormaya;
kimse bir şey istemedi benden bu ikindi.
bütün o neşeli fener alayında.
Bir tek mezarlık çiçeği görmedim
Affet beni, tanrım: ne kadar az öldüm!
sorular sormadan bana, beni sormadan.
Herkes, herkes geçip gidiyor bu ikindi
Bilmiyorum ne unuttular, ellerimde
Aradığınız biri varsa, işte burada!
kalan bu fenalık yabancı bir nesne gibi.
Kapıya çıkıp,
Bütün ikindilerinde hayatımın,
bağırmak istiyorum herkese:
anlatamam ne kapılar kapandı yüzüme,
ve ruhum yabancı bir şeyle doldu.
Kimse gelmedi bugün;
ve çok az öldüm bu ikindi.
César VALLEJOFotoğraf

Relaxing Instrumental Music for Studying and Concentration | Sad Violin ...

Oscar WILDE / Dorıan Gray'in Portresi

Fotoğraf "Hallward başını sallayarak, "Harry sen dostluğun ne
demek olduğunu anlamıyorsun," dedi. "Ne de düşmanlığın
anlamını biliyorsun. Her kesi seversin sen, yani herkese
karşı kayıtsızsın, demeye gelir bu."
      Lord henry, "Ne korkunç haksızlık ediyorsun bana!"
diyerek şapkasını arkaya doğru itti; yaz semasının firuze
kubbesi üzerinde, çözülmüş parlak ibrişim yumakları
gibi uçuşan bulutlara baktı. "Evet, korkunç haksızlık
ediyorsun bana. Aslında insanları bir birinden ayırırım ben.
Arkadaşlarımı güzellikleri için seçerim, tanışlarımı
karakterlerinin sağlamlığı için, düşmanlarımı da parlak
zekaları yüzünden. Tüm düşmanlarımın zihinsel melekeleri
güçlüdür, bu yüzden de benim değerimi bilirler. Çok mu
kibirli buluyorsun beni? Evet, oldukça kibirli sayılırım."
      "Bana kalırsa da öyle, Herry. Ama sınıflandırmana göre
ben yalnızca bir tanışım, senin gözünde."
      "Çok sevgili dostum Basil, bir tanıştan çok ötesin sen."
      "Ama arkadaştan da çok beride. Bir tür kardeş miyim
acaba."
      "Of, kardeş deme bana! Kardeş denen şeyden hiç
hazzetmem ben. Ağabeyim ölmek bilmiyor; küçük kardeşlerim
de ölmek dışında bir şey bilmiyorlar sanki."
      Basil Hallward, "Harry!" diyerek kaşlarını çattı.
      "Dostum, şaka yapıyorum. Gene de akrabalarımdan nefret
etmemek elimde değil. Kendimizdeki kusurları başkalarında
Görmeye hiçbirimiz dayanamayız da ondan olsa gerek.
Ingiliz demokrasisinin, yüksek sınıfların kötü yönleri, dedikleri
şeylere diş bilemesini ben çok iyi anlıyorum. Halk kitleleri ayyaşlık,
aptallık, ahlaksızlık yalnızca onlara özgü olsun istiyor! Bizlerden biri
kendini rezil etti mi onların özel mülküne tecavüz edilmiş gibi
Oluyorlar: Zavallı Soucthwarkcık kendini boşanma mahkemesinde
bulunca halkın gösterdiği öfke harikaydı doğrusu. Oysa proleterya
sınıfının onda birinin bile kusursuz yaşam sürdüğünü sanmıyorum."
      "Harry, söylediklerinin bir tek sözcüğüne bile inanmıyorum.
Dahası, senin de inanmadığından eminim."
      Lord Henry sivri, kestane renkli sakalını sıvazlıyor, püsküllü
Abanoz bastonuyla ayağındaki rugan papuçlara vurup duruyordu.
      "Nasıl da tipik İngiliz'sin, Basil! İkinci kez aynı görüşü belirtiyorsun.
Kişi gerçek bir İngiliz'e bir fikir yürüttüğü zaman… Ki zaten tehlikeli
iştir ya… Fikrinin doğru mu yanlış mı olduğunu düşünmeyi aklından
bile geçirmez. Önemli saydığı tek şey bu fikre kendinin inanıp
inanmadığı dır. Şimdi, bir fikrin değeri ile bunu ileri süren kişinin
içtenliği arasında hiç bir bağlantı yoktur. Doğrusunu istersen,
büyük bir olasılıkla, kişi ne kadar içtenlikten uzaksa, ileri
sürdüğü fikir de o oranda saf bir zihinsel değer taşıyacaktır,
çünkü o kişinin ihtiyaçlarının, arzularının ve de ön yargılarının
rengini kapmamış olacaktır. Ne var ki seninle siyaset,
toplumbilim ya da metafizik tartışmaya niyetim yok benim.
Ben insanları ilkelerden daha çok severim."

Oscar Wilde / Dorıan Gray'in Portresi

SEÇME ÖYKÜLER"Küçük Friedemann"

Fotoğraf


       "Annesinin ölümü kendisi için büyük bir üzüntükaynağı olmuştu. Küçük Friedemann bu üzüntüyü uzun süre gönlünde saklayıp korumuştu. Üzüntünün tadını çıkartmış, büyük bir mutluluk gibi kendini üzüntüye adamış, bin bir çocukluk anısından yararlanarak bakıp beslemiş onu, ilk güçlü yaşantısı sayılan bu üzücü olayı sömürüp durmuştu.
       Bizim için 'mutlu' sözcüğüyle nitelenecek bir akış izlesin, izlemesin, yaşamın kendisi tek başına güzel değil miydi? Johannes Friedmann hissediyordu böyle olduğunu ve hayatı seviyordu. Yaşamın bize sunabileceği en büyük mutluluğa sırt çevirmiş onun gibi birinin, kendi erişebileceği küçük mutlulukların zevkini nasıl içten bir özenle çıkarabildiğini kimse bilemezdi. İlkbaharda kırlara açılıp parklarda dolaşmak, bir çiçeğin burcu burcu kokusunu solumak, bir kuşun ötüşünü dinlemek, bütün bunlar, insanın içini şükran duygusuyla dolduracak şeyler değil miydi?"

Thomas MANN / SEÇME ÖYKÜLER"Küçük Friedemann"
Fotoğraf

Tek bir kelimeden binlerce anlam çıkardığım günler de oldu, yazılan uzun cümleleri görmezden geldiğim günlerde. İnsanlara inanmaya çalışmaktan yoruldum. Hayatıma giren her yeni insan, yeni bir yük benim için. İnsanların gündelik hırsları komik geliyor bana, hayatı ciddiye almıyorum. Yaşamlarına bir kez bile dışarıdan bakamamış insanların, gerçekten dürüst olabileceğine inanmıyorum. Böyle insanları sevmiyorum, onlar da beni. Her şey karşılıklı.. ~Tezer ÖZLÜ

Fotoğraf

Göörsel: by Ofra Amit