Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

14 Nisan 2018 Cumartesi

YAT VE UYU!.. - Sabahattin ALİ

YAT VE UYU!..

Bu karanlık, bu uzun kış gecelerinde…
Soğuk, buzdan bir perdeyle süslerken camı,
Dolaşırken birçok siyah gölge odamı,
Damarımda kurşunlaşıp donarken kanım;
Yine seni düşünmekle geçer zamanım…
Bu kimsesiz… Bu mahzun kış gecelerinde…

Serpilirken pencereme avuç avuç kar…
İçerimde hicranlardan bir nehir akar…
Karların da lambam gibi rengi sarıdır…
Onlar yırtık bir mektubun parçalarıdır:
Rüzgâr, sana yazdığımı geri getirdi…
Pencereden dondurucu bir nefes girdi…

Rüzgâr yaptı her çatıda ayrı bir makam…
Yine senin hayalini gördüm bu akşam…
Hançeremden alev gibi çıktı bu çığlık:
-Git istemem! .. Git istemem! .. Çık odamdan çık! ..
Ah! .. Ne dedim? . Hayır gitme.. Hayır gitme… Gel! ..
Ben git dedim, dedim ama sen işitme… Gel! ..

Sensin beni en onulmaz yerimden vuran,
Fakat sensin yine boş ömrü dolduran…
Bu çılgının senden başka muini var mı? ..
Gitme… Beni senden başka kimse anlar mı? ..
Gözlerimi sen ki başka bir ufka açtın…
Nerdesin ya? .. Nerdesin ya? .. Ah neden kaçtın? ..

Yapyalnızım… Etrafımda yok senden bir iz…
Odam sessiz… Dışarda yağan kar sessiz…
Bu geceler dayanılır gibi değil ki…
Ey şimdi bu satırları okuyan bil ki:
Istıraplar yüz katlı kış gecelerinde…

Fakat kızgın yanardağlar çıksa bağrımda,
Senin için ben her derde katlanırım da
Derim ki: ‘Bu gecelerin ızdırabiyle,
Ben ağlasam, harap olsam, çıldırsam bile;
Sen ateşli vücudunla ısınan rahat,
Yatağında bir rahibe saffetiyle yat…
Yat ve uyu! .. Bu tatlı kış gecelerinde…"
 
Sabahattin ALİ

SESSİZLİK SANCISI - Adnan YÜCEL

SESSİZLİK SANCISI

Susmak gül açmaz bu yarada
Sıcak bulutlara sevinmez toprak
Açar bağrını gerdek yamurlarına
Döllenir tohum
Kabarır su
Çoğalır ırmak
Güneşle sevişen bu toprak
Sanki hep yas mı doğuracak
Donmuş gözlerde konuşuyor yaşam
Sevmek yük mü oldu yüreklere
Kim getirecek bu geciken sabahı
Bu türküler dolu şafağı kim
Kime sorarım bu giz vakti bunları
Kime anlatırım kime
Kapkara bir ölüm sinsiliği
Kuşatmak isterken bunca güzelliği
Şehvetle yürüyen bir karınca
Yırtmaya yeter mi bu sessizliği

Bütün yüzler bir mezarlık akşamı
Ağaçlar sessiz
Sokaklar sessizlik sancısı
Susmak gül açmaz bu sancıda
Yaşam bazen ağıt
Bazen türküdür derler
Bin soru şimşeği çakarken beynine
Bir ünlem kuşkusu bile
Sakın ha düşmesin yüreğine

Sıcak zamanlara uçan kuşlar
Sessizliğin damarlarını koparıyorlar
Kan bağırıyor kanatlarında
Susmak gül açmıyor bu kanda
Açlık var gülüm açlık var ortada
 
Adnan YÜCEL

12 Nisan 2018 Perşembe

UZAK KADERLER İÇİN - Turgut UYAR

UZAK KADERLER İÇİN

Birgün, bir yağmurla garip garip
-Çoluğu çocuğu terk edeceğim.-
Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım
Alıp başımı gideceğim.
Asır yirminci asırdır, amenna
Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım
Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi
Uzaklar daha uzaklaşır
Bir define çıkarır gibi kayalardan, Ademden beri
Sımsıcak sevgilere muhtacım.
Bir gün alıp başımı gideceğim
-Yıldızlar ışısın, yollar üşüsün, yollar...-
Belimi bir ılık şal sarsın, mavi
Hüzünlü bir serencamın ardından, şarkısız
Rüyalarım unutulmuş bir handa pes desin
Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında.
Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm
Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde
Diyarı gurbette kanlı bir aşk
Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde
En uzak beyazlar,
En yakın ikindilerde, duygulu
Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam
İçip içip ağlasam...
Nasıl kısa kesmeli bilmiyorum?
Herkesin derdinden pay isterken.
Uzak kaderlerin suları çağlar simdi
Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden.
Birgün, bir parkta otururken, biliyorum
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma
Bir çift göz, bir davet, bir kalp
Çoluğu çocuğu terk edeceğim.
Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak
Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim.
 
Turgut UYAR

10 Nisan 2018 Salı

SEN BU ÇERÇEVEDE - Rıfat ILGAZ

SEN BU ÇERÇEVEDE

Kim çekmişse çekmiş bu resmini.
Kendinden de renkler katmış çekerken.
Daha çok doğa koymuş içine,
Deniz koymuş, yosun koymuş.
Yüzün deniz mavisi,
Gözlerin yosun yeşili!

Hele bu dut ağacından çerçeve…
Her bakışımda şaşırtan beni
Becerisi değil de yapanın,
Beğenisidir daha çok,
Sana giden ağacı bilmesi…
En dillisini seçmiş doğrusu,
Dut da sözlü ağaçtır haaa!..
Mavilerinle, yeşillerinle,
Daha bir başka duruyorsun içinde…
Çerçevene çok yakışıyorsun,
Yalnızlığıma uyduğun gibi…

Neresinden başlayayım,
Çerçeveyle bütünleşen resminin?
Senin güzelliğini mi öveyim önce,
Esintili, deniz gibi değişkenliğini mi?
Tutup bu kıyılarda resmini çekenin
Sanatını mı dile getireyim,
Yoksa yaratıcısını mı çerçevenin?
Bakışlarımdadır diye anlamın tümü
Yalnızlığımla mı övüneyim?

Hep bu aylarda… Hava birden karardı da
Bir poyraz koptu mu Balıkkayası'ndan,
Sökülür gider içimdeki tüm ağrılar
Poyraz da sağlam havadır haaa!..

Hiç şaşmaz kardır arkası…
Seni alır da karşıma, yosun yeşili
Gözlerine dalar giderim.
Yitirdiklerimi ararım maviliğinde.
Yollar, beller kapalıdır artık,
Deniz bile kar altındadır.
Gemiler barınakta çifte demirli…
Ne akım, ne yüksek gerilim,
Kenti saran karanlık, kar altında…
Bir tek mumdur seni diriltip yaşatan
Yetiş benim düş gücüm, göster kendini!

Çarmıha gerilmiş gibisin karşımda
İsa mısın, Meryem mi, belli değil…
Ben miyim, dört duvarla kuşatılan,
Sen misin düşünen, Şevki Usta'nın çerçevesinde?
Düşlerim mi, yaşamım mı,
Şu eriyen mum ışığında!..
 
Rıfat ILGAZ

9 Nisan 2018 Pazartesi

YALNIZLIĞI KADINLARIN - Ümit Yaşar OĞUZCAN

YALNIZLIĞI KADINLARIN

Yalnızlığı kadınların, üşümüş, yorgun
Bir elin sallanışı açık pencerelerden
Anlatır aşkın güzelliğini uzun uzun
Kalan hatıralarla geçmiş gecelerden

Hep o eller ağlayan karşısında aynaların
Hep o çileli yüz, o bekleyen dudaklar
Bir ses kulaklarında: Belki yarın, belki yarın
Sonra yeni bir sabah, yine bomboş sokaklar

Beklemek... Yalnızlığı kadınların büyük
Pencerelerde, kapılarda, evlerde, odalarda
Ve soğuk yataklarda mahzun, kırık dökük

Bazen mağrur gözleri bir noktaya dalar da
Ansızın bir ateş basar solgun yanaklarını
Batırırlar kalplerine ince, uzun parmaklarını
Ümit Yaşar OĞUZCAN

8 Nisan 2018 Pazar

BELMA SEBİL - Attila İLHAN

Görsel: ALEXI ZAITSEV (1959) Russian artist

BELMA SEBİL

seni ben kallavi sokağı'nda gördüm
sen beni görmedin görmedin
kapıları çaldım adını sordum
söylemediler öğrenemedim
seni ben kallavi sokağı'nda gördüm
bir daha görmedim bilmedim
belma sebil adını yakıştırdım
aklıma geldikçe her sefer
gözlerinin mavisini bitirdim
saçlarının siyahına başladım

kallavi sokağı'nda güvercinler
benim karanlık istanbul'um
bir esnaf kahvesine oturdum
belma sebil ya geçti ya geçer
rüzgarını içime doldururum
kallavi sokağı'nda güvercinler
bunca yıl sönmemiş umudum
nisan değilse mayıs
perşembe değilse pazar
ben belma sebil'i bulurum
Attila İLHAN

7 Nisan 2018 Cumartesi

GİDERSEN YIKILIR BU KENT - Ahmet TELLİ

GİDERSEN YIKILIR BU KENT

Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken

Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca

Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor
Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
Bir de seni ekliyorum susuşlarıma

Selamsız saygısız yürüyelim sokakları
Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
Adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız
Yüreğimize alırız onları, ısıtırız
Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam

Gidersen kar yağar avuçlarıma
Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar

Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak
Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine

Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde
 
Ahmet TELLİ