Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

22 Şubat 2018 Perşembe

ALACA DAĞLARDA SARI ÇİÇEK ~ Gülten AKIN

ALACA DAĞLARDA SARI ÇİÇEK

Alaca dağlarda sarı çiçek
Açar kimse duymaz sabaha kadar
Alaca dağlarda sarı çiçek
Sevgisinden yalnızlığından korkar

“Alın çevremden hatıraları
Beni bir kere aydınlığa bırakın”
Bu yaşamadan çok ölüme yakın
Bu kendikendinde solan maviyi
Siz hatırlamadan edemezsiniz

Şekil siner daha siner
Ses daha uzar yağmur içinde
Bir yük katarı geceleri
Şehri karanlığından ayırır

Siz düşünmeden edemezsiniz
“Açsam içimi bir mendil gibi
Bıraksam rüzgâra rüzgâra”
Gün günden kırılan siz ezilen siz
Siz düşünmeden edemezsiniz

Korkar sevgisinden yalnızlığından
Eğilir toprağa toprağa
Alaca dağlarda sarı çiçek
Bekleyin her gece bekleyin bekleyin
Bir gün unutulmuş bir aynadan
Bütün sevgiler size dönecek
Gülten AKIN

21 Şubat 2018 Çarşamba

BİR SABAH SEVGİYLE UYANDIR BENİ ~ Fikret DEMİRAĞ


BİR SABAH SEVGİYLE UYANDIR BENİ

Acımın alnından öperek uyandır bir sabah beni
dışarıda güneşi ve baharı yağarken yağmur.
Yüreğimde bir müzikle uyandır beni
tüy parmaklarını ağrıyan yerlerimde gezdir.
Saçlarımdan zamanı geçirerek uyandır bir sabah.
Sen günün şiiri ol, ben şarkını besteleyeyim.
Sen narin bir nar fidanı gibi salın rüzgarda
ben yanında yaralı bir dize gibi durayım.

Aşk ve Şiirle barışan bir dünyaya uyandır bir sabah beni.
Fikret DEMİRAĞ

SADECE SES KALICIDIR ~ Füruğ FERRUHZAD

SADECE SES KALICIDIR

Ne için durmalıyım? Ne için? 
Kuşlar çoğul maviliği aramaya gitmişler
Ufuk dikeydir,
Ufuk dikeydir ve hareket fıskiye gibi
Görünümde ışıklı yıldızlar oynuyor
yeryüzü, yükseklikte kendini tekrarlıyor
Ve gökyüzü kuyuları ilişki bağlantılarına dönüşüyor
Ve gündüz öyle geniştir ki
gazetenin küçük beynine sığmıyor.

Ne için durmalıyım? 
Yol hayatin kılcal damarları arasından geçiyor.
Çevrenin niteliği tüm kokuşmuş hücreleri öldürecek
Ve şafağın kimyasal atmosferinde
Sadece ses kalacak,
Zaman zerreciklerine bağlanan ses.

Ne için durmalıyım? 
bataklık; kokuşmuş böceklerin çoğaldığı yerden
başka ne olabilir? 
Morgun benliği ölülerin şişmiş cesetlerinden ibarettir.

Ve ateş böceği... AH
Ateş böceğinin konuştuğu an
Karanlıktaki alçak adam koflanan
erkekliğini gizliyor

Ne için durmalıyım? 
Kurşunlu harflerin işbirliği boşunadır
ve kurşunlu harflerin işbirliği
bu değersiz düşünceyi kurtarmaz.

Ben ağaçların soyundanım
Ve bu "bayat" havayı solumak kederlendiriyor beni,
Ölen bir kuş uçuşu unutmamayı öğütledi bana
Tüm güçlerin sonu güneşin gerçeği
ve ışığın bilinciyle birleşmekten ibarettir,
birleşmek.

Yel değirmenlerinin çürümesi doğaldır,
ne için durmalıyım? 
Ben yeşil buğday salkımlarını
göğsüme alarak, sütle besliyorum,
Ses,ses, sadece ses,
su akışının sesi
ve dişi toprak kabuğu üzerine
yıldız ışığının düşüş sesi ve aşkın yayılma sesi
Ses, ses, sadece ses kalıcıdır.

Cücelerin ülkesinde
Sıfır üzerine dolaşıyor ölçü mihenkleri
Ne için durmalıyım? 
Ben dört unsura itaat ediyorum
Ve yüreğimin yasalarını
körlerin yerel hükumeti düzenlemiyor.

Böceğin etle sarılı boşlukta, yararsız dolaşımı ve
vahşice ulumalar
beni ilgilendirmiyor.

Beni çiçeklerin kanlı soyu yaşamaya sorumlu kılmış
biliyor musun? Çiçeklerin kanlı soyu.

Çeviri: Cavit Mukaddes
Füruğ FERRUHZAD

ANNEME MEKTUP ~ Sergey YESENİN

ANNEME MEKTUP

Sağ mısın henüz ihtiyarcığım?
Ben de sağım. Selam, selam!
Döksün çatısından yuvacığının
O betimsiz aydınlığını akşam.

Duyuyorum özenip tasanı gizlemeye,
Kederleniyormuşsun benim güç yazgıma,
Sık sık çıkıyormuşsun yolumu gözlemeye
Bürünüp eski moda harap urbana.

Ve akşamın mavi karanlığında sana
Sık sık görünüyormuş bir acıklı düş:
Meyhane kavgasında birisi güya
Fin işi bıçağını yüreğime gömmüş.

Değil anacığım! Dinsin gözünde yaş.
Başka şey değil bu, acı bir karabasan.
Olmadım daha öyle sefil bir ayyaş,
Hiç ölür müyüm sana kavuşmadan.

Eskisi gibiyim yine, öyle sevecen ve sıcak
Ve yalnızca bir düşte yanıyor yüreğim,
İçimde başkaldıran özlemle çabucak
Alçacık evimize döneceğim.

Döneceğim, baharın ak bahçemizde
Salınınca dallar dört bir yandan.
Ancak sen uyandırma beni sekiz yıl önce
Uykumu böldüğün gibi gün ağarmadan.

Uyandırma o düşler içinde gideni,
Dalgalandırma o gerçekleşmeyeni,
Çok erken bir bitkinliği ve yitimi
Çekmek beklermiş yaşamda beni.

Dua etmeyi de öğretme bana. Eksik olsun!
Eskiye dönüş hiç yok artık.
Sensin tek dayanağım ve avuntum,
Tek sensin bana betimsiz aydınlık.

Unut, son ver artık tasanı gizlemeye,
Kederlenme benim güç yazgıma.
Öyle sık çıkma yolumu gözlemeye,
Bürünüp eski moda harap urbana.
Sergey YESENİN

20 Şubat 2018 Salı

AĞITLAR TOPLAMI ~ Turgut UYAR

AĞITLAR TOPLAMI
Ben alır başımı giderim bir gün
Ege adalarına şarap içmeye
Oturup güngörmüş pazarlarla teslis konuşmaya
Ve bir rüzgar koklamaya üç yüz yıl gelecekten
Çocuklarımız ve kadınlarımız
Ve bütün karmaşık lığımız, düzelse
Ben hala sorar dururum bir karpuz sergisinde,
Öğrenci yurtlarında nasıl hazırlanıldığını
Acele yemekler ve yataklar karşısında
Üzümcülerin ve balıkçıların sürümcemesi karşısında
Kabaran bir hüzündür gitgide aşk olur
Kalkıp tokatlarız bir yanlışlığı
Tutar bizi kan gibi tutar eksikliğimiz
Önce öyle sandırılırız, sonra inanırız
En kaba dağlarda incelik bulduğumuz
Yarım yamalak bir insan, bir sayı olduğumuz
Ve yaşlı bir kurdun öldüğü vakit
Şişer, ağar yüzeye morarmaz cesedimiz
Sarar ince bir sızı kalplerimizi
Çünkü dağlarda bahar tazelenirken
Taze yeşiller hazırlanırken
Ben sorarım bir gün, boğuk kışlalarda
Nasıl hazırlanıldığını sahipsiz sılalalara
-kirli ve perdesiz camlar karşısında
Bakır sinilerle camiler karşısında-
Baharı yani çiçekleri yani en olağan mutluluğu
Bilmenin tam karşısında
Üç renkli kedilerin dişiliğini
Bakkal, memur pijamalı babalarla birleşen
Saç örgülerini küçük kızların
Kaçamak buluşmalarını ara sokakların
Ve bilinçsiz katlanmasını koskoca bir gövdenin
Suya ateşe, açlığa ve kana, sorarım
Ölmeyi, ölürken kaç yaşında olmayı
Hatıran bir güldür bana
Ellerin bir yakınlıktır
Geçmişi ular gecelerime
Hatıran bir güldür bana
Büyük caddeleri sevdiren bana
Büyük özürleri bulduran bana
Sağlam kılan soyumuzu
Ben artık herkesi tanırım
Çünkü kış geldi
Çünkü kış sonsuzdur, öğretir.
Benim şu ellerim bir şaşkınlıktır
Kadını ve kızı ve suyu tanımaz, dayanır
Turgut UYAR

19 Şubat 2018 Pazartesi

ÇERÇEVESİZ FOTOĞRAF ~ Şükrü ERBAŞ

ÇERÇEVESİZ FOTOĞRAF

Kendine zehir cümlesiyim kalbin
Parmaklar, alın kırışıklığı, yere düşen yüz

Ben çok gider az gelirim kalabalığa
Korurum yalnızlıkta sözlerimi

Çekiyorum çerçevesiz fotoğrafımı
Ey gizimi mülk edinmek isteyen dünya

Ne payım var ömrünüzde bir şarkıdan fazla
Mezarını ağzında gezdirenler

Şimdi evlerin birinde eşyalar Leyla’sı
Demiştim o çocuğa, adil değil hiçbir yakınlık

Seni kim öğretti bize ey güvenlik duygusu
Herkes gövdesine borçlu ölüyor

Ben giderim denizlere ki bir dar zaman
Ne kadar genişlerse odalar ve asfalt

Binlerce eşik saçımızdan tırnağımıza
Kötü bir geçmiştir hayal diye tutunduğumuz

Geçtim pervasız mevsimini konuşmanın
Unutarak kuruyorum ömrümü

Bu kaçıncı öğrenişim seni pişmanlık
Herkes nasıl bir seferde biliyor

Narhı yok saygımın
İç sesiyim bu pazar yerinin

Sussam ikrar söylesem kusur
O yanlışım kalbin cümlesine dokunan
Şükrü ERBAŞ

MOLA ~ Adnan AZAR

MOLA

saçlarımı erken rüzgârlarla dağıttım
alnımdaki lekeler eylül ıslıklarından
yüzüm kör bir aydınlıkta nedensiz şimdi 
yani nedensizim, yani yolum uzun, gün kısa

alıştım, artık çiçeklerle deniyorum kendimi
son kimliğim de aşınmıştı geceye karışmaktan
gülüşümün adını bulamayacaklar, biliyorum
çocukluğum yaşlanmayacak uğultularda

eskiyen günlerde bir ilenç var, bunu da biliyorum
resimler yırtılırdı bakışlarımdan, yine de üşümezdim
yine de uzanırdım sabahın buğusuna
unuturdum göğsümü delen ışıkları

seni artık yaz sularında aramıyorum
burda geceler yoksul, çocuklar suskun
ve binlerce söz ölüsü ellerimde
ben de susuyorum, sustum artık

sustum ve yüzüm kanamıyor hiç bir güle
Adnan AZAR