Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

30 Aralık 2017 Cumartesi

TEMBELLER ~ Pablo NERUDA

TEMBELLER

Hangi akla uydular, hangi akla
Ne geçti ellerine üstelik
Ay’a uzay gemileri atmakla?
Bulurlar mı umduklarını sanki
Güzelim göklerin canına okumakla

Oysa olgun çağında üzümlerin
Toprağın karnında can bulur şarabın kanı
Denizlerle sıradağlar arasında

Şili’de şimdi kirazlar oynaşır
Esmer, gizemli kızlar türkü çığırır
Bir akarsu yalazlanır gitarlarda

Yaratır buğdayın mucizesini
Güneş, kapılara bir dokunmakla

İlk yudumu al’dır şarabın
Tatlıdır alyanak bir çocuk kadar
İkincisi güçlü yapar adamı
Gemici türkülerince güçlü yapar
Üçüncüsü bir kırmızı zümrüttür
Hem ateş, hem gelincik birarada

Evimin hem toprağı, hem denizi var
Kocaman kocaman gözleri kadınımın
İri yaban fındıklarını andıran.
Gece inince, deniz usulca
Giyinir yeşiller, beyazlar
Ayışığı köpüklere vurur da
Deniz yeşili kızlar gibi düş kurar

Evrenin böylesi nerde var?
Pablo NERUDA

KARDEŞİM BARIŞI NE ZAMAN YAPACAĞIZ? ~ Fikret DEMİRAĞ

KARDEŞİM BARIŞI NE ZAMAN YAPACAĞIZ?

Kardeşim, işte gene geldi yaz, yüreğin yazın mektubunu aldı mı,
işte yaz geldi gene, kardeşim, barışı ne zaman yapacağız,
ne zaman barışacağız önce kendi kendimizle sonra birbirimizle,
ne zaman gidip gelecek sevgi suları aramızda, işte gene yaz geldi,
barış buğdayını ne zaman ekeceğiz, yüreklerimiz ne zaman konuşacak,
ne zaman duyacağız, söyle, sevgili, yaşamın sürüme uğultusunu,
işte gene yaz geldi, etin mavinin ve sevişmenin kokusunu aldın mı,
ne zaman olacak kendi sesimiz, “kendimiz” olmayı ne zaman öğreneceğiz,
ne solgun çocuklar, gençlikler yaşadık, kardeşim, aklında mı,
aklında mı ne yoğun acılar, ne boşa yorgunluklar yaşadığımız,
anımsa, ne adına, ne bol ölümlere akıp gitti kanlarımız,
nasıl ziyan olup gitti en güzel yıllarımız, anımsa,
her gün biraz daha çarklara yedirildiğimizin farkında mısın,
şarkılarımızın başkalarınca belirlendiğini ne zaman anlayacağız,
boşa akan sular gibi nasıl yoğa akıp gittik, anımsa
Kendimiz olmayı, ne zaman öğreneceğiz, örselememeyi hiçbir yüreği,
umutlarımızın ve acılarımızın küllerine olsun saygılı olmayı ne zaman,
ne zaman anlayacağız yaşamın saygıya değer olduğunu, insanın ve şarkısının,
bir otu, bir yaprağı bile ezip örselemeden sevip koklamayı, ne zaman,
uğultulu zaman kovanı önünde ürpermeyi ve doğru algılamayı onu,
acıları gündemden ne zaman düşeceğiz, insanla yaşıt o çıkar duygusunu,
kardeşim işte gene yaz geldi, yazlar yüreğine sevmeyi öğretmedi mi,
işte yaz geldi gene, işte yaz geldi, işte yaz, mektubunu aldın mı,
Yüreğinin mektubu eline ulaşmadı mı hiç almadın mı avuçlarına onu,
şiir, o gerçek şiir ne zaman dolduracak yaşamın kılcal damarlarını,
sevginin tozunu ne zaman alacağız, ovup parlatmayı sevgili bir umudu,
kardeşim, büyük büyük harflerle yüreğimize ne zaman yazacağız
bu kirlenmiş dünyadaki bütün güzel, haklı şeylerin adını
Ne zaman alacağız yalansız bir sevişmenin o benzersiz tadını?
Fikret DEMİRAĞ

UMUTTUR ~ Turgut UYAR

UMUTTUR

“sen beni sevdikçe ey yar derdim artar daima”
çünkü beni sevsen de
güvenmezsin bana bilirim
ama artan her şeyle birlikte yanlışlık da artar
mesela her su gözyaşı olur
her dönem bir hazin geçiş
suya boşversem yanılsama
aya baksam bir bulut
sevgisizlikle birlikte yanlışlığın hükmü başlar

bir düşün kaç kişiyiz bildirilerde
şimdilik kaç paralıyız hele akşam olunca
bunca sütsüzün kahrını çektik düşün ki
gene de soluğumuz
bir orman yangını sanılır oralarda buralarda
ezildik gerçi ama horlanamadık bunu hatırlarsın
mutlaka hatırlarsın bunu
tut ki enver bırakır tehdidini
ethem başlar

çünkü beni sevsen de bana güvenmezsin iyi bilirim
apoletim sırmasız hatta hiç yok
su içsem ağzımın kenarlarından dökerim
neyi hatırlatır benim sana uzak bir bakışım
bilirim
aslında mutsuz yaşayıp gidiyoruz
ölüme direnerek şimdilik
şimdilik alımlı bir başka mutluluklara özenerek
aşkımız ve mutfak rafları ve uçaklar üstüne korkumuz
bir yudum gelecek ve mutlu saatler üstüne korkumuz
ama birlikte biliyoruz: eğilecek bugünkü başlar

sev beni, alış bana
kimse ürkütemez bağlandığımız güzelliğin utkusunu
sev beni, bir dağ gölgesi kadar sev
şimdilik bırak musluğun sızmasını damın akmasını
bir tırnak gibi büyü domuz bir tırnak gibi
zorlayarak her bir yanı
çünkü biraz sonra umut başlar her günkü, başlar

aslında bir alıştırmadır umut
öbürlerinin azıcık nefes diye bağışladığı
-baharı beklemeye benzer-
hain ve olmayanadır çünkü
umutsuzluğu taşır yanında
oysa nasıl olsa gelecektir bahar denen tarih
önüne durulmaz mantığıyla doğanın
yeşilden olma birim
sudan gelme itmeyle

umut yoktur
kimse yoktur umut etmemeyi önleyecek
çünkü umut kaçınılmaz gelecektir
bütün gümbürtüsüyle
umut kaçınılmaz gerçektir çünkü
biri Asya’da biterken sözgelişi, Şili’de öbürkü başlar
Turgut UYAR

28 Aralık 2017 Perşembe

DAĞ KELEBEĞİ ~ Antonio MACHADO

DAĞ KELEBEĞİ

Sen değil misin, kelebek,
şu kimsesiz dağların canı,
derin uçurumları ile
sivri tepelerinin? 
Sen doğabilesin diye
büyülü değneğiyle
taş fırtınalarına, emretti bir gün
durup susmalarını bir peri
ve zincirlendi o dağlar birbirine
sen uçabilesin diye.
Portakallı karalı,
esmer ve altın rengi,
dağ kelebeği,yabangülü üstünde
kat kat kanatçıkların, ya konar kalkarsın
oynaşarak güneşle, ya da bir günışını
üstünde çarmıha gerilmiş.
Dağ kelebeği,
kırların tepelerin kelebeği,
rengini resme dökemez kimse senin; yaşarsın
onu ancak sen ve kanatların
havada, güneşte, yabangülünde,
öylesine özgür ve öyle tatlısın ki
Juan Ramon Jimenez Fransisken lirinin tellerini
senin için okşar usul usul.
Antonio MACHADO

22 Aralık 2017 Cuma

DÖRT GÜVERCİN - Nazım Hikmet Ran

DÖRT GÜVERCİN

Geldi dört güvercin
Suda yıkanmak için.
Su mahpusane yalağındaydı
Ve güneş
Güvercinlerin
Gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.
Girdi dört güvercin
Yıkanmak için
Suyun içine.
Ve kederli toprakta dört insan
Baktı dört güvercine.
Güvercinler hep beraber
Güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında
uçabilirler.
Durdurmaz onları demir ve duvar.
Güvercinlerin yumuşak kanatları var.
Ve kanatlar
Şimdi burda, şimdi damın üzerinde.
İnsanların kanatları yok
İnsanların kanatları yüreklerinde. 

Dört güvercin
Güneşe varmak için
Yıkandı, uçtu sudan... 

İstanbul Tevkifhanesi / 1938
Nazım Hikmet Ran

19 Aralık 2017 Salı

SENİ SEVİYORUM -2- Süreyya BERFE

SENİ SEVİYORUM
-2-
Bundan sonra
kalbimin kaldığı yerde yaşamak istiyorum
Parçalanmış bir kalbi
daha fazla parçalamak istemiyorum.
Bu yüzden
toz değmemiş Mayıs gelinciklerini toplayıp
şurup yapacağım.
Peki, tamam
pembe gül şurubu da yaparım.
İkisini karıştırıp
bir damla limon damlatır
üstüne, kıyına, içine dökerim.
Bir gülgelincik şöleni istiyorsun, hissediyorum.
Seni Seviyorum.

Aramızda bir ruh oluştuğunu farkettim.
Hiç olmayacak şeyler soruyorum.
“İstemem, istemiyorum, hayır.” diyorsun.
Hiç ama hiç olmayacak birşey bu, doğru.

“Nehir içimizde, deniz çevremizdedir.”
Kimindi bu
Hani birara tamamını okumuştuk.
Doğru, Elliot’ın.
Afferin sana unutmamışsın.
En kalitelisinden
5 kilo sızma zeytinyağı hakettin.
Uğraştır beni
zamanımı al
söyleyip söyleyip vazgeçme
tutma kendini
Seni Seviyorum.

Yatıp uyumak istiyorum, ama ne gezer.
“Ben iyi bir okur sayılırım
fakat kendimi senin yanında boş hissediyorum” diyorsun.
Senden biraz daha yaşlıyım fark bu.
Ne komik değil mi?
Böyle durumlarda, halimden
hem memnunum hem değilim.
Gece, Yarımay ışığında kestim o kamışları
oldu bir kere.

Sana bulanıp gelen gömlek üstümde
çıplak bedenimde.
Tenimde tenin, bütün gün, bütün akşam.
Geceleri çıkarıp seni giyiniyorum.
“Hadi evimize gidelim.”
Seni Seviyorum.

Sana
yol kenarında açan
kokulu bir sarı çiçek vereyim.
Hemen çıkıp giden
hemen açıp kalan
hemen toprağını seven
suyunu ve senin suyunu
billura döndüren bir sarı çiçek…
Aç açabildiğin kadar
Ak akabildiğin kadar…

Bu hasretlik dayanılacak iş değil.

Başım çevriliyor bir o yana, bir bu yana.

Güzünden akan yaş, içinden geçen benimkinin eşi.

Kaç kere dilimin ucuna geldi. Namuslandım, diyemedim.

Ayrılık büküyor belimi, yaşlılık değil, bunun bir nedeni olmalı.

Sızlıyor işte burnumun direği.
Seni Seviyorum

Şimdi de lavanta çiçeği toplamaya gidiyorum.
Reçel yapacağım sana, yapayım da gör.
Sabah erken toplamak gerekir
bunu da sen bilmezsin.
En geç 10’da evde olurum.
Uyanmamış ol ki
sabah uykuna reçel serpeyim.
Lavanta çiçeği toplamaya…

Deniz dibini gösterebilen
rüzgâra soru sordurabilen
güneşte terlemiş yanık okaliptüs
(yani sıtma ağacı
gülme, okumam sonra)
pembesinden zor vazgeçen karabiber
bizi, bizim gibi görse
zeytin verecek o üç dört ağaç…
Gözünün rengine
dönüştürür gibi bakmıştın.
Herkesin ufku ermez
bizim yakınlığımıza
uzaklığımıza da.
Ne bileyim
bana harcadığın, harcayacağın
iyi zamanın çok olsun.
Gelincik gelincik kokunca rüzgâr
iri yağmur tanelerini ışıldattıkça güneş
sana doyamıyorum.

Kim, seni
senin kendini sevdiğin kadar sevdi?
Hazmettin artık sürekli boşluğu
Elbet sallanacak geleceğe doğru
bir sarkaç gibi.
Çünkü, taşları da ürpertir
yaşlı bastonların sesleri.
Sokul bana
ancak ölünce bırakırım.
Seni seviyorum.
Süreyya BERFE

18 Aralık 2017 Pazartesi

SAKALSIZ BİR OĞLANIN TRAGEDYASI ~ Arkadaş Zekai ÖZGER

SAKALSIZ BİR OĞLANIN TRAGEDYASI

charles chaplin bir savaşta yitirdim sakalımı
çıkmazlığın grev sesi umutlarımı vururken
yendirdim bıyıklarımı papağan kuşkulara
biraz elma şekeriyle kazıdım sakalımı
lohusa şerbetiyle kazıdım sakalımı
yanaklarım paprika lahmacun ister misiniz
al işte sana böyle yüze böyle güz
demeyin deseniz de sakal yok ya ucunda
bu güz vermedi tarla seneye bıyık kerim
ben ettim siz etmeyin sakal veririm size
iğne iplik elimde bıyık dikerim size
yanaklarım taşlıtarla kurabiye yer misiniz
Sayın bayan dursanıza gözünüze kuş kaçmış
bu bıyık hiç gitmemiş sesinizin rengine
sakalınız uzamış inmiş ta belinize
at kuyruğu yapınız ya da örgüleyiniz
kedinizin bıyığını usturayla kesiniz
yanaklarım bileytaşı ispirto sever misiniz
yoksul ve utangaç bir müşteriyim ben
sizde güneş bulunur mu biraz/kaktüs alıcam
saksılarım yeşersin üç beş bulut verin de
çok üşüdü güneşten şizofreni olucak
çabuk olun lütfen dikenleri solucak
yanaklarım gobi çölü soğuk su içer misiniz
yüzüm eski bir artist yaşlandıkça shirley temple
elimde bir baş soğan bir baş sarımsak
ah ne kadar şakacısınız hiç hamlet oynamadınız mı
olmak ya da olmamak bütün sorun bu
yanaklarım yul bryner şimşir tarak ister misiniz

Arkadaş Zekai ÖZGER