Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

16 Ocak 2018 Salı

DİYALEKTİĞE ÖVGÜ ~ Bertolt BRECHT

DİYALEKTİĞE ÖVGÜ
Şu adım başı zulüm kıyım ortamında
her egemen yeni bir sömürü peşinde.
Şiddet tek güvence. Düzen değişmesin!
Haksızlıklara karşı çıt çıkmıyor ortalıkta
ama ezilenleri dinlerseniz, derler ki:
“Dileğimiz gerçekleşemez hiçbir zaman…”

Oysa, yaşam sürüyorsa, dememeli “hiçbir zaman”
Hiçbir zaman kesin değildir kesin sanılan.
Hiçbir şey nasılsa öylece kalamaz, bir gün
buyruktakiler başlayacaktır buyurmaya.
Öyleyse kim diyebilir “hiçbir zaman”

Zulüm sürüp gidiyorsa kimin yüzünden: Bizim!
Bir gün kimin yüzünden yıkılacak: Gene bizim!
Kim yıkılsa ayağa kalkacak sonunda
ve bir gün mutlaka dövüşecek yeni baştan.
Onu kim durdurabilir bilinçle donanmışsa
çünkü bugün yenilen yenecektir yarın
Ve hep “bugün” doğacaktır “hiçbir zaman”dan.
Bertolt BRECHT

BİR İNTİHAR AKŞAMI ÜSTÜNE SÖYLENTİ - Turgut UYAR

BİR İNTİHAR AKŞAMI ÜSTÜNE SÖYLENTİ

Kısacık yoğun bir akşam
her kezin yüzünün bir anıya karıştığı
yoğun bir akşam
bana bir memur gibi davrandılar hastanelerde
ve bir intihar üstüne söylenti
bütün kıyıları dolaştı durdu
kısacık bir akşam

Kısacık serin bir akşam
kelebeklerin atlarla yarıştığı
yoğun bir akşam
bazı mektuplar damgalandı postanelerde
oturuldu bir takım şarkılar söylendi
bir adam bir kadının kapısını vurdu
kısacık bir akşam

Neyi söylesem bir kahramanlıktı
içinde azıcık buluştuğumuz
bir bulutla bir kağıt peçete arasında
kısacık yoğun bir akşam
şaşırdım hüznümü nerelere bıraksam
bir yanda kasıklarımın sarsılmaz gücü ve
kısacık yoğun bir akşam

Her şey bir unutkanlıktı
arada bir deliler gibi kavuştuğumuz
tüfekle vurulmuş bir parsın yarasında
kıcacık yoğun bir akşam
biliyordum bir soğuktu nereye varsam
bir yanımda bir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı ve
kısacık yoğun bir akşam.

Kim karıştırdı gerçekliğine
yaşadığım sonsuzluğun
ve oturuldu bir takım şeyler söylendi
imla kurallarıyla mutsuzluk üstüne
kısacık bir akşam
duraladım ne yapsam

Kim karıştırdı gerçekliğine
su terazilerindeki ensizliğin
ve fotoğraflar çekildi ben çıkmadım herkes eğlendi
araba vapurlarıyla denizsizlik üstüne
kısacık bir akşam
o kadar kısa ki bir akşam

yüzümü suyun ardında buldum
kıyılar bu yüzdendir öyle dediler
kısacık yoğun bir akşam
serin bir akşam öyle söylediler...
Turgut UYAR

14 Ocak 2018 Pazar

BEYAZ GÜL - Ümit Yaşar OĞUZCAN

BEYAZ GÜL

seni arıyorum kalabalık caddelerde,
tanımadığım insanlar geçiyor, sen yoksun..
perişan hayallerimin başladığı yerde,
sana sesleniyorum, duyuyor musun?

beyaz güller açtı bahçelerde , sevdiğin..
ya o karanfil , baygın kokulu çiçek.
gel yalnızlık bahçeme beyazlar giyin,
anladım ki bu ömür sensiz geçmeyecek.

odamı süsleyen ellerini uzat,
hazzından dile gelsin bastığın halı..
açılsın sevincinden perdeler kat kat..
ışık ve ateş senin için yanmalı..

sonra çevir düğmesini, radyonun
sevdiğin musiki dolsun odama,
dinle şarkısını büyük koronun,
beni düşün! beni düşün ağlama..

içimden bir ses diyor ki sabret..
sonu gelecek bu yalnızlığın,
bütün aynalar gülecek elbet,
açılacak kapılar ansızın..

yalnız sen varsın beyaz gülüm,
evde bahçede ve sokakta,
bir eylül akşamı gördüğüm ,
o beyaz hayalsin uzakta..

yakınsın yalnızlık kadar,
uzaksın yakınmış gibi,
sensiz yaşadığım yıllar
bu kadar güzel değildi.

yeter.. gel artık yeter..
karanfiller açtı gel
kış bahçesinde , güller
beyaz güller açtı gel !!
Ümit Yaşar OĞUZCAN

13 Ocak 2018 Cumartesi

SONE 50-51 - William SHAKESPEARE

SONE 50
Yola koyuldum ama, ilerlemek ne de zor;
Şu yorucu yol var ya, ben sonuna vararak
Rahata kavuşmayı umarken, şöyle diyor:
“Sen ne kadar gidersen dostun o kadar ırak.”
Beni götüren hayvan, üzüntümün yorgunu,
Güçbelâ yürür benim dert yükümü taşırken;
Zavallı, bir sezgiyle öğrenmiş sanki şunu:
Binicisi hız sevmez senden uzaklaşırken.
Kanlı mahmuzum bile onu öne süremez
Sağrısını öfkeyle bazen dürtükleyince;
Yalnızca inilder de, başka yanıt veremez,
O, derisini deşen mahmuzdan keskin bence. 
Çünkü o inleyişten şu doğuyor kafamda:
Benim derdim önümde, sevincimse arkamda.

SONE 51
Bineğimin suçunu hoş görebilir sevgim:
Yavaş gitti ben hızla uzaklaşırken senden.
Senin olduğun yerden niçin koşup gideyim?
Dönünceye dek koşu tutturmağa yok neden .
Ah. zavallı hayvanım ne özür bulur böyle.
Hızların en yamanı bana yavaş görünür;
Ben üzengi vururum rüzgâra binsem bile.
Kanatlanıp uçarım, başka her hız sürünür.
Aşık atamaz hiçbir at arzumla o zaman.
Çünkü arzu en güçlü aşktan doğan yaratı.
Kişner - külçe et değil - ateşli bir küheylân;
Aşka karşılık sevgi, hoş görür bitkin atı. 
Senden uzaklaşırken kasden yavaş gitti ya,
Ben sana koşup onu bırakacağım yaya. 
William SHAKESPEARE

12 Ocak 2018 Cuma

ACABA - Edip CANSEVER

ACABA

Dönelim
Döndürsün bizi
Kalbin akıp giden bulutlara benzeyen sesi
Yağmursuz bir yağmura açılmış kapılardan
Ve akılda kalan bir yokuştan
Ve yalnız çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarından
Ve çocukluktan
Dönelim
Dönelim mi biz
Gençlikten, oralardan
Mutluluğu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardan
Dönelim mi acıya
Acıya, büyük acıya
Ve soralım mı acaba
Ey büyük yalnızlık insansan eğer
Bir kaya
Dalgalar yalarken onu
O bakarken kaskatı kalabalıklara
Ah, kalbin bulut bulut akan sesi.

Bütünüyle bir semte benziyor Ruhi Bey
Binlerce, on binlerce kedinin hep birden kımıldadığı
Kedilerden örülmüş bir semte
Ve soğuk bir tuvalde yerini bulamamış renkler gibi
Soğuk ve ayakta tutan çelişkileri
Bir görünümden bir başka görünüme kolayca sıçranan
Her şeyin, ama herşeyin çok dıştan farkedildiği
Eh belki de bir satır fazlalığı ya da bir satır eksikliği
Belki de genç bir şairden ödünç alınan.

Yürüyor mu, yürümeyi mi düşünüyor Ruhi Bey
Düşünmesi daha mı sonra koyuluyor yola
Nereye gidecek ama, nereye varacak sanki
Yoksa bir oyun tadı mı buluyor bunda
Oyundan atılmaktan korkmayan bir oyuncu gibi
Boşvermiş de sanki oyunun kurallarına
Üstelik son bölümde, perdenin kapanmasına
Azıcık vakit kalmış
Ya da vakit var daha. Ama ne çıkar
Gövdenin yazgıya başkaldırması mı
Ruhi Beyin
Başkaldırması mı yoksa

Vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı
Vaktinde anlamanın sevinci mi
Ya da biraz geç kalmanın
O gereksiz tedirginliği mi
Hangisi

Ama belli ki sonundayız her şeyin
En sonunda.
Edip CANSEVER

9 Ocak 2018 Salı

BİR İSYAN TÜRKÜSÜ - Ayten MUTLU "Seni Özledim"

Resmin Hikayesi; valerieleonardphotography tarafından oluşturulmuştur.
("SAILI". Saili 25 yaşında. Katmandu Vadisi'ndeki şehir çöplüğünde çalışıyor. 
Katmandu'nun vadisinde artan evsel atık, endüstriyel atık ve kimyasal atıklar çevre için zorluklar yarattı. 
Depolama alanı, bir takım çevresel etkilere sahip olabilir. Sızıntı suyu adı verilen kirli su, hem yeryüzünü hem de yer altı suyunu kirletebilir. 
2005 yılından bu yana sisdol depolama sahası faaliyete geçmiş olup artık kapasitesine ulaşmaktadır. 
Her gün 140 kamyon, arazide 1.400 ton çöp boşaltıyor. 
Çöp seviyesi büyüdükçe, ekskavatörler tepenin yanını çöpü örtmek için hurdaya çıkarıyor. 
Yaklaşık 300 atık toplayıcı şu anda ayrılıyor, atıklar çöplükte.
Bu aktivite, atıklar sağlığını tehlikeye attığı için hiçbir şekilde resmi değildir. 
Temmuz 2014'te bir kadın süpürücü, sahada faaliyet gösteren bir araç tarafından vurulduğunda öldü. 
Bu insanlar ayrılmış atıkların satışı için küçük bir geçim kaynağı oluşturuyorlar. 

Çoğu, 2015 depreminden sonra evlerini kaybetti ve burada yaşamak için çalışmaktan başka seçeneği yok)
BİR İSYAN TÜRKÜSÜ
ben kadınım
hani şu bildiğiniz
ve de bilmediğiniz
kimi şeytan, kimi melek
kimi çiçek, kimi koyun
etinden, sütünden derisinden
al nakışlı gömlek edip giyindiğiniz

aklı kısa saçı uzun
sokakta mutfakta yatakta
elinizin altında
gönlünüzce ektiğiniz biçtiğiniz
tarla
tepesinde tepe tepe
tepindiğiniz
eksik etek
kiminizin anası
karısı kiminizin
ya da orospunun teki

çağlar boyu diri diri mezara gömdüğünüz
uğruna öldüğünüz
mülkünüz cariyeniz
taşa tuttuğunuz
aldığınız sattığınız
kanatmayı erkeklik saydığınız
kadın

söylenmemiş ilahi
okunmamış bir kitap
sayfaları lime lime, yaprakları sararmış
kapağında karanfil suretleri
kenar süsü boynunu eğmiş sümbül
hüznün rengini almış

cinselliği günahın öbür adı
sevinci ayıp
yasaklarla tabularla
peçelerin karasına boyanmış

ben kadınım
ıslah olmaz günahkârı bütün dinlerin
tanrım, babam, kocam
efendilerim

menekşeyim dikenli tarlalarda
saksılarda fesleğen
dalları kafesli camlara tutsak
dikenli tellerin ardına sürgün
bin yıllardır işgal edilmiş toprak

anayım ben
ak sütüyle eşkiyalar emziren
gecenin kovuğunda söylenmemiş türküyüm
bir ağıt çiçeğiyim hoyratça örselenmiş
sevdalarda yediveren gülüyüm

ak yazmada kara yazı
buyurmuşlar ele varmış
doğuramamış yarımsanmış
kız doğurmuş ele salmış
oğul demiş yele salmış
ağıtların tüneğinde
iki eli böğründe kalakalmış

deprem sessizliğinde yüreğimin
nakış nakış ilmek ilmek ördüğüm
o dilsiz isyan
bin yıllarda kördüğüm

ben kadınım
sabır taşı, öfkelerin çatlatamadığı
bütün günahlar benden sorulur
ben öderim diyetini bütün dinlerin
kına rengi kan içinde ellerim

erkeğim yılkı atı uzun kış çağlarında
bense bulgur aşı yoksul evlerde
sade suya tarhana
gül reçeli konaklarda
saraylarda gül kokulu cariye

yaşanacak yazgısıyım tarihin
zaman zindanlarına açılan tek pencere
kanayan serüveninde insanlığın
benim dışlanmışlığım
yoksulluğu hayatın

uzun uykularda yorulduk
uzun acıktık insan olmaya
sustuk, sustuk
sizin tanrılığınız yüzünden
insanlığımızı unuttuk

yorgunum
horlanmışım
cahilim
ağlamak biraz da savrulmaktır bilirim
gücüm kendime yeter
gökyüzü biliyor, taşsa da öfkem
döner namlu döner bıçak
beni vurur yüreğimden

gece iner
devriyeler kol gezer sokaklarımda
yaralarım dil vermez
erkeğim el vermez, kaygıları diz boyu
yalnızlık
paslı bir demir kapıdır duvarlarımda

ah, bu karanlık, saçlarıma dolanan
bu ceylan, dizleri kan içinde, kimsesiz
uzun uykularım, sanrılar, karabasanlar
aldatılmışlığım
vurun kahpeye vurun vurun
vurun zeytin dallarına
kurutun

selam olsun size yedi erenler
erenleri çağımın, okumuşları
insana gül yaraşır diye gülün yoluna
kalem kuşanmışları, baş koymuşları
duyun beni
yürünecek yollarım var, yollarınıza varan
hallerim var, hallerinizden yaman
gümbür gümbür yüreğim, ayaklarım acemi
önümü kapatmayın
yollarıma durmayın
uçmaya varıyorum, kanadım ürkek
kanadımı kırmayın

yeter
yeter artık, ödedim diyetini her gülüşümün
ertelenmiş aşklarım var yaşanacak
şarkılarım, söylenmeye beni bekleyen
sesim gür bir kaynak gibi çağıldayacak
ve ellerim
bir olup ellerinle
hayatı
yeni baştan kuracak
Ayten MUTLU
"Seni Özledim"

8 Ocak 2018 Pazartesi

Cezmi ERSÖZ: 3 Şiir

SEN ASLINDA ÇOK ESKİ BİR ŞEYE AŞIKSIN

Künyeme kazıdım ölü doğmuş sevinçlerini
Ölürsem beni seninle ararlar şimdi

Bak, incelirken zehirleniyorsun yavaş yavaş
Beni yanaşma ruhum boğuyor geceleri

Ölürsem beni seninle ararlar şimdi

Yüreğim paslı bir sarnıç
Gözyaşlarının demi hâlâ avuçlarımda

Sesleniyorsun sevdaların kilitlendiği manastırlardan
Yaşamak güçlü olmak değildir her zaman

Künyeme kazıdım ölü doğmuş sevinçlerini
Ölürsem beni seninle ararlar şimdi
__o__

ESKİ BİR KADINSIN SEN

Eski bir kadınsın sen
aşkı öğretmek için tekrar tekrar dirilen…

Ölümünü bekletiyor şimdi seninle
sevdası yarım kalmış ömürler.

Boğulmuş ve kanla karışmış yüzü denizin
sevginle duruluyor…

Aşk, unutulmuş bir sanat gibi,
ağırbaşlı bir çileyle öğreniliyor şimdi

Eski bir kadınsın sen,
aşkı öğretmek için celladını tekrar tekrar dirilten…
__o__

YOK KARŞILIĞI YÜZÜNÜN

Senin sana rağmen bir yüzün var
herkesin ilk aşkına benzeyen
beklemek kadar acı, anlamak kadar zor
nedensiz ölümlerin suskunluğu gibi
yok karşılığı yüzünün

Senin sana rağmen bir yüzün var
herkesin ilk aşkına benzeyen
yakınlaştıkça imkansız uçurumlar
nedensiz hayatların o büyük acısı gibi –
yok karşılığı yüzünün
Cezmi ERSÖZ