Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

5 Nisan 2018 Perşembe

KÖTÜLÜK SİMGESİ OLARAK KALACAKSINIZ - Şükrü ERBAŞ

KÖTÜLÜK SİMGESİ OLARAK KALACAKSINIZ

Ne yapsanız çaresiz
Kendinizden sonraya kalmayacaksınız
Zaman yenecek sizi
O telaşsız bilge, o silahsız güç
Silecek yüzünüzden kibrinizi
Hükmünüz ömrünüzle sınırlı olacak
Öldüğünüz gün unutulacaksınız
Yıkıntılar kalacak ardınızda yalnız
Yaşarken, korkunun ağır gölgesiyle
Örtüp sakladığınız
Sindirip susturduğunuz
İncinmiş onurlar bunalmış öfkeler
Düşler ve acılardan oluşmuş
Yıkıntılar kalacak...
Babasız çocuklar irkilecek evlerde
Oğulsuz anneler erkeksiz kadınlar,
Açık yaralardan bir ayaz gibi
Geçtikçe adınız acılı konuşmalarda
Soğuk bir ürperti gezinecek
Evlerin camlarında
Mezarlara hapislere uzanan
Yaralı tarihinde bir ince düşüncenin
- Bir güzel ülkenin o iyi insanların -
Kötülük simgesi olarak kalacaksınız
Şükrü ERBAŞ

CEZA BU BİLİYORUM - Che GUEVARA

CEZA BU BİLİYORUM

Onu sevmeyi ben seçmedim ki
Bi an olsun aklımdan tanımadığım onu geçirmedim ki
Tanımadığım senin endamını yüreğime tattıran ben değilim ki
Karşımda birden beliriveren ve ardınsıra beni sürükleyen
Ben bilmiyordum ki
Suç bende demiyorum
Demiycem asla!
Bu derde düşmeden önce böyle ağır olduğunu.
Ben bilmiyordumki
Ben düşürmedim ki seni yüreğime
Ben atmadım seni benim bile giriş iznim olmayan zindanlarıma.
İkimizde çürüyoruz şimdi benim kör kuyularımda
Senin bundan bile haberin yok.
Cezalandırıldım biliyorum.
Bilmek neyi değiştiriyor ?
Bilmek istermisin YAR...
Hiçbirşeyi ; hiçi değiştiriyor
Kendi zindanlarımda çürüyorum
Kendi senli girdaplarımda kayboluyorum
Kendi benlik çatışmalarımda can çekişiyorum
Sana boyun eğmeyişim
Ve sensizde Olamayışım
Bu karmaşa beni tüketiyor.
 
Che GUEVARA

HER ŞEY TEKRARDIR BİRAZ - Arkadaş Zekai ÖZGER

HER ŞEY TEKRARDIR BİRAZ

Öperse sakalımı biralanmış bir berber
Aşkımın civcivleri kanatlanmış
merhaba
şiirlere kılıç çeken gökyüzü
yerin bu şiirde de bir çocuk ağlamasıdır
(yerin bu şiirde küçük bir çocuk ağlamasıdır)
yani ki sen

EY
li bir heple başlayan
hüzünlerin ve yalnızlığın bekçisi
bütün şiirlerin babası
üvey
babam
merhaba
EY
(artık küçül)
-ey-
acıların güç çeşmesi
suyun artık beslemiyor çocukları
ey babam
merhaba
olmasa babamın karısı
büyütün artık beni

(ağlamak acıların yontulmuş biçimidir
hüzünse bir çocuğun gökyüzünü sevmesidir)

yorgunum bir gülü devşirmekten
görseniz artık
yüzüm
bozulan bir çiçektir
evde kalmış kızların göğsünde sık bulunan
beni solduran akşamüstleridir pencerelerde
çünkü hüznü hüzün besler yalnızca
merhaba

diyorum bir acıyı ikiye bölmek
bir elmayı ikiye bölmek kadar güçtür
görseniz artık
yüzüm
bozulan bir dengedir.
bir serçeyi gökyüzünde barındırmaktan kıyan
(bence bütün serçeler yaşlandıkça serçedir)
güneş(ki göğün orospusudur)
yatar da çirkinliğin baykuş kuşuyla
unutur bir serçeyi kendisiyle sevişmeyi
şimdi yaşlanan bir gökyüzüdür hayatı
aşkı ve sevişmeyi kendisinde arıyan
merhaba
diye bir ses nerden
gelirse küçük bir çocuğun
serçeleri çok seven bir çocuğun
eskiyen yüzüdür güneşe karşı

(babam benim
annemi sana emanet ediyorum)
 
Arkadaş Zekai ÖZGER

GİDEN CAN - Garcia LORCA

GİDEN CAN

Ne boğa tanır seni ne incir ağacı,
Ne evindeki atlar ne karıncalar
Ne çocuk tanır seni ne de ikindi
Ölüsün çünkü, dirileceğin de yok

Taşın sırtı da seni tanımaz artık,
İçinde düşündüğün kara atlas da.
Dilsiz anıların da tanımaz seni,
Ölüsün çünkü, dirileceğin de yok.

Deniz kabuklarıyla geldiğinde güz,
Sis üzümleriyle, dağ öbekleriyle,
Gözlerine hiç kimse bakmak istemez,
Ölüsün çünkü, dirileceğin de yok.

Ölüsün çünkü, dirileceğin de yok.
Yeryüzünün bütün ölüleri gibi,
Unutulmuş bütün ölüler gibi
Sönmüş bir köpekler yığını içinde.

Yok tanıyan seni.Yok.Seni söylüyorum bense.
Yüzünü inceliğini söylüyorum sonraya.
Anlayışının o yüce, yetkin üstünlüğünü
İştahını ölüme, ağzındaki tada onun.
Senin o yiğitçe sevincini saran kederi

Doğmasına çok zaman ister, gün olur doğarsa,
Öyle zengin serüvenli, parlak Endülüslü'nün.
İnleyen sözlerle söylüyorum inceliğini
Anarak acı bir yeli zeytin ağaçlarında
 
Garcia LORCA

4 Nisan 2018 Çarşamba

ORADA OLSAYDIM - Bejan MATUR

ORADA OLSAYDIM

Orada olsaydım uyuturdum seni
Diyorsun.
Birlikte yağmuru dinlerdik.
Ve bitmeyen konuşmasını akasyanın.
Burada olsaydın
Uyku olmazdı.

Saçlarım uzamış
Rüyada sarmaşıklar gibi
Senin duvarlarına uzanıyor.
Yan yana
Ve yokuz.
Bejan MATUR

TİPİ - Ahmet GÜNBAŞ

TİPİ
B. Tarıman’a

Sesinizdeki keder en önde gider
Yontar durursunuz “ahşap zamanı”
Kırgın bir tambur ellerini yitirmiş
Sevmelerin çiçeği ve kanayan bahçeler

Asla unutmaz sardunyaların belleği
Güllerin tozunu alırdınız Şiirhanım
Bir anne kucağıydı avludaki ferahlık
Hüzzamla akışırdı kadını erkeği

Albümler dolup taşardı koşardım
Mektuplar uyumazdı gurbetinizde
Kalpten kalbe kavuşmanın titreşimi
Haydi gelin şimdi aşkı konuşalım

Her ayrılık bin çığlığa boyanır
Issızlığın demirler bir rüzgâr gören
Geçerek usul usul renk vermeden
“Kardan Harfler” kaç tipiye dayanır
İlgili resim
Ahmet GÜNBAŞ

AĞRI - Didem MADAK

AĞRI

sonbaharların kralı gelirmiş meğer istanbul’a
ciğerlerimin filmini çektiler
ciğerlerim artiz oldular icabında
akut alevlenmiş kronik bir sonbahar gibi bakıyordu
sigara figüran falan.
ben kırmızı bir yaprağı oynuyordum esas kız olarak
uçuşuyordum, uçuşmakmış meğer benim anlamım
ben bunu geç anladım.
senin için şiir yazacaktım istanbul
ismini ağrı koyacaktım.
oysa bir şiir niyeydi sanki
yer içer sevişir miydi sanki bir şiir
hamsi ısmarlar mıydı mesela bir şiir insana?
fotoğraf çektirebilir miydi mesela hipodromda atlarla?
rakı içebilir miydi samatya’da
bir şiir uyur muydu kuş gibi
başını alıp da kanatlarının altına?
oysa bir şiir neydi sanki
ben seni ciğerimin köşesindeki arıza kadar sevdim
bir şiir seni bu kadar sever miydi sanıyorsun istanbul?

bağırdım sokaklarına kartondan postlar sermiş ayyaşlara
bana kerametinizi gösterin
keramatenizi gösterin bana!
bir dikişte içtim bir şişe geceni
yıldız komasına girmek istiyordum,
istiyordum dolunay çarpsındı beni
kurt adamlarım serbest kalsındı icabında
kimim fazladan puştluğu varsa bir sigara sarsındı bana
kin kusulsundu, öç alınsın
icabında modern kadındım, ne zaman şişmanlasa ruhum
hemen yarın yeni bir intihara başladım.
ben fazla yemesem diyorum baylar yani
bu kadar hınç bana fazla.
icabında bir allah bir allah daha
çok tanrılı bir din ederdi
bırak müridin olayım istanbul

sen beni hep bir şiir sanıyordun istanbul
oysa çakmaktaşları gibi kıvılcımlıydı gözyaşlarım
ağlamaktan kızaran bir örnek burnum ve gözaltlarımla
bu şiiri ben yaralı bir panda vaziyetinde yazdım
canım yandı
bu şiiri ben bir yangın vaziyetinde yazdım
şimdi bırak sana kedilerime süt getiren eski günlerimi anlatayım
kapıma gül bırakan adamları
ben de icabında bir hafıza mağduruyum
cumartesi günleri gayri annemlerle birlikte
sokaklarında eylemler yapayım.
benim ne sakal yanığı günlerim oldu
guruba bak ve beni an
öpüşmekten yorgun ve kızıl
bir şiir sana bunları söyler miydi sanıyorsun?
yağmurlarında yıkanan kırmızı banklarına baktım
bütün allar bir gün solarmış
ben bunu geç anladım
yağmur meğer tanrının zulmüymüş istanbul.
ağrı neydi, neremdeydi, neresiydi ağrı
kim bana kalbimin menzilini soracaksa sorsun artık
ağrıdurmadanağrıdurmadanağrıdurmadan
ağrı benim durmadan doruğuna tırmandığım
meğer yüksek bir dağmış.

üstümü ara
cebimdeki şiiri usulca kaydırayım senden tarafa
ellerimi de kaldırdım bak
hazırım tutkumu tutukla.
şiirsizim
bu şiir senin ismini ağrı koyar mıydı sanıyorsun istanbul
ben bu şiiri kusarak yazdım.

ekim 2002, yakında kasımpatları da çıkacaktı.
 
Didem MADAK