Vurdu kalın parmaklar
yazı makinamın dişlerine.
Kâğıtta her
harfi majiskülle dizilmiş
üç kelime var ;
BAHAR
BAHAR
BAHAR...
Ve ben şair
musahhih
ve ben hergün
iki liraya
2.000 kötü satır okumaya
mecbur olan
adam,
ve ben
neden
bahar geldi de hâlâ
muşambası
kopuk
kara bir koltuk
gibi oturmaktayım?
Kasketini kendi kendine giydi kafam,
fırladım matbaadan
sokaktayım
.
Yüzümde mürettiphanenin
kurşunlu
kiri,
cebimde 75 kuruşum var.
HAVADA BAHAR...
Berberlerde pudralanıyor
Babıâli paryasının
sarı
yanakları .
Ve güneşli
aynalar gibi yanıyor
kitapçı camekânlarında
üç renkli kitap kapakları .
Fakat benim
bu caddede yaşıyan,
kapısında ismimi taşıyan
bir formalık "ALFABE"m bile yok!
Adam sen de ne çıkar!
Başım
dönmüyor geri,
yüzümde mürettiphanenin
kurşunlu kiri
cebimde 75 kuruşum var .
HAVADA BAHAR...
Bu yazı yarıda kaldı.
Yağmur yağdı
satırları sel aldı .
Halbuki ben neler yazacaktım neler...
3.000 sayfalık 3 cildinin üstünde
aç oturan muharrir
bakmıyacaktı da camına kebapçının,
tombul esmer kızını Ermeni kitapçının
ışıklı
gözleri ile taşlıyacaktı...
Deniz kokmaya başlayacaktı
.
Terli kızıl bir kısrak gibi
şahlanacaktı
bahar,
ve ben onun çıplak sırtına atlar
atlamaz
sürecektim
sulara.
Sonra
her adımda peşimden
gelecekti
yazı makinam .
Ona diyecektim :
- Etme anam
beni bırak bir saat
rahat...
Sonra,
saçları düşmeye başlayan başım
haykıracaktı
uzaklara :
ÂŞIKIM...
27 benim yaşım
onun yaşı 17 .
Kör şeytan
topal şeytan
kör topal şeytan
gel bu kızı sev,dedi,
diyecektim;
diyemedim,
derim yine!
Ama yağmurmuş
yağıyormuş,
yazdığım
satırları sel almışmış
cebimde 25 kuruşum kalmışmış
ne
çıkar...
Bahar geldi bahar geldi bahar
bahar geldi ulan !
Tomurcuklandı içimde kan! !
Nazım
Hikmet Ran