SENİ SEVİYORUM
- 1 -
Yazarken kağıtları karıştırdım
sayfaları değil.
Bir bak
cinsinden en iyi sen anlarsın.
Taşları, tahtaları, boyaları bilen
kağıtları da bilir.
Cinsinden en iyi sen anlarsın.
Seni seviyorum.
“Seni Seviyorum”u
hiç bu kadar özlememiştim.
“Seni Seviyorum”dan
bazan sıkılmıştım bile.
“Seni Seviyorum”un
harfleriyle, heceleriyle
iki sözcüğüyle can buldu
canlandı, ruh kazandı.
“Seni Seviyorum”un
gerçek olduğunu gördüm.
“Seni Seviyorum”, uykumun kaçması
bozulması dengemin.
– Saat kaç?
– Bilmem. Seni Seviyorum.
Seni seviyorum.
Gelecek yılı özleyen
son kuşlar kadar.
“Seni Seviyorum” dediğin
sesin kadar.
“Seni Seviyorum”un ilk mimarı sensin.
Ne kadar abarttım değil mi?
Sen öyle san.
Bir bak sesine, kendine, varlığına.
“Seni seviyorum” yerine
“çay içmeye gidiyorum” desen
aynı şey.
İstersen başka birşey söyle.
“Tahammül edemezsin” de.
Sana tahammül edemeyeceğimi düşünüyorsan
tahammülü düşünüyorsan
işte o zaman, tam o zaman
çok seviyorum seni
tahammülün sabrı kadar çok
Hiç ama hiç sevmediğim
bir şeyi sevdirdin.
Yüzeysel, biçimsel olanı derinleştirdin.
İçini doldurdun, anlam kazandırdın.
Yanılttın beni.
Bilmezdim, bilemezdim
ne olduğunu bilmeden gidecektim.
Niteliğini ve niceliğini
kafama kaktın.
Sen, adım gibi eminim
eksiksiz, kusursuz
“Seni seviyorum” dedin.
Gafil avlanmıyorum artık
“Seni seviyorum”dediğin zaman.
Umudum, bir çingil üzümüm
senin işin zor bu dünyada.
Yüzünü denize, dağlara
kayalara, taşlara, hayvanlara dön
Seni seviyorum.
Ne tohum gördüm, ne de fidan bildim.
“Ha” desen topraklığımdan vazgeçecektim.
Neredesin? Nereye saklandın?
Doğrudürüst saklan da görebileyim seni.
Sakla gölgeni de.
Nasıl işliyorsun, görmediğim
bilmediğim gergefini iliklerime, nasıl.
Dudaklarında benli bir tat
ben, sadece bakıyorum
kırlangıç kanatları soyuyor seni:
Kokusunu da soluğunu da duyuyorum çıplaklığının
burnumun yerinde olmak istiyorum.
Seni seviyorum.
Yarın denize, balığa çıkacağım
sen işlerini yaparken
bir not bulacaksın masanın üstünde.
Önceden söyleyeyim de şaşırma.
Bu bir ilan-ı aşktır.
“Böyle şeyler bir defa olur” deme
sayısı bilinmez
ama yeri ve zamanı gelince olur.
Ne yazıyor notta?
“Sen ömrümüzsün bizim”.
Benimki bir gün biter.
İmza, Süreyya.
Benimki hiç bitmez.
İmza, Deniz.
Gözün daldı, görüyorum.
Bir sarmaşığın ruhu geziniyor
yanımda, yöremde.
Sarıp özümü alacak
dal budak salacak.
Sen, hep ısrar edeceksin:
“Havalar soğumuştur. Üşüyorsundur.
Bir kazak giy üstüne, hastalanırsın.
Biliyorsun sana hastalanmak yasak.”
Çeksene şu sarmaşığı kendine
biraz daha dursa
sesini boğacak korkuyorum
Seni seviyorum
Otları sökülmüş taş aralarıyım.
Yarıklar içinde her yanım,
izmaritler, ayçiçeği kabukları
ters dönüp ölmüş böcekler
son yağmurlardan kalan boraz izleri
almış otların yerini.
Bakıp bakıp o taş aralarına
bakıp bakıp sana
“Çabuk eve gel
sana birşey okuyacağım diyorum.
Aklımı yıkıyorsun
Seni seviyorum.
Yağmura ve kara bayılıyor şairler.
Doluya yüz veren yok.
ya da ben rastlamadım.
Hadi gel doluya bir şiir yazalım
yağmurdan kaçışına
kışı kıskanışına
iriliğine, sevilmeyişine
bazan verdiği zararlara…
Yazdığımızı yayımlamayız
merak etme, söz.
Yokuşu çıkamayışının
çocukluğunun kokusu…
Kaydırak elinde
yolda kalışının kokusu…
Bazan hırçın bir genç kız gibi
oluşunun kokusu…
Kızım mısın, annem misin
etim-kemiğim-hücrelerim misin?
Eriyişimin kokusu.
Kaldırımlarda, sokaklarda, merdivenlerde…
Söyleyeceksin söylemesine de, olmuyor işte.
Ne de olsa korkağız
ya sürünürsek yerlerde
ya hayatımız aksarsa
parasızpulsuz, evsizbarksız,
çöpsüzçulsuz ortada kalırsak
ya kimse bakmazsa yüzümüze…
Süperaktifler, hiperaktifler ve benzerleri
gittikçe çoğalıyorlarmış.
mitoz ve amitoz çoğalmaymış.
Susup, derin bir nefes alıyoruz.
Çatlıyor üstünü örtmenin
bastırmanın kozalakları.
Seni seviyorum.
Yıldız poyraz, poyraz yıldız
sen gittin, dindi.
Toprakları tırmalıyor ellerim
gözlerim dağları küçültüyor
hiç farkında değilim
kafam yok ediyor mesafeleri.
Nedeni belli.
Batmadan.
dünya gözüyle bir bakalım, dedim Ay’a.
İnan ki halim yok.
Kolum kanadım kırık.
Bundan sonraki hayatımızdan
ne bekliyorsun?
Hepsini bir arada görürsen
ne yaparsın?
Çok oldu seni düşünmeye
yaşamaya başlıyalı.
Çok sevecen karışıyorsun.
Açığım sana.
Köpek gibi özlüyorum.
Acı çekiyorum, ama belli değil.
Nefesin, adın gibi kokuyor.
Seni Seviyorum.
Süreyya BERFE