Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

21 Ocak 2018 Pazar

SICAK BİR KIŞ ~ Ahmet TELLİ

SICAK BİR KIŞ  
Saçlarını gittikçe kısalttığın günlerde  
Sen söylemiştin bu sözleri unutmadım  
-Her aşk bir ayrılık gizler, ayrılıklarsa  
Bir merhabanın sıcaklığını taşır kendisinde 

Kalıcı olan hiçbir şey yok diyordun  
An’lar var yalnız ömrü karşılayan  
Şimdi sımsıcak bir kar yağıyor yine  
Yüreğimin üstüne yağıyor hiç durmadan 

Ellerin nasıl da üşüyor, bozacının  
Karlı sesi doluyorken odamıza  
Hava gittikçe kirleniyor bu kentte  
Ve aralıksız kar yağıyor kar yağıyor 

Kar ayrılık hüznüdür ve ne çok  
Ayrılıklar yaşandı şu son birkaç yılda  
Yurdundan ayrılanları düşünüyorum ve birisi  
Özledim diyor, ülkemin kar kokusunu da özledim 

Hiçbir an’ını tanımlamaya kalkmadan  
Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize  
Sonra yolculuklara çıkıyoruz, bir kentten  
Ötekine giderken özlüyoruz bir başkasını 

Özlediğimiz birileri olmalı diyordun  
Yanındayken bile özlediğimiz birileri  
Öyleyse kalkıp Ati’ye gitmelisin, İstanbul’a  
Belki hâlâ saklıyordur bir gülü kimbilir 

Yaşandı mı o sıcak kış, yaşlandık mı  
Aynalara bakmaya vakit bulamadık  
Dönüp dönüp birbirimize bakmalardan  
Yaşandı mı o sımsıcak kış, ne dersin  
Ahmet TELLİ 

SOLGUN BİR GÜL DOKUNUNCA ~ Behçet NECATİGİL

SOLGUN BİR GÜL DOKUNUNCA
Çoklarından düşüyor da bunca
Görmüyor gelip geçenler
Eğilip alıyorum
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya büyük şehirlerin birinde
Geziniyor kalabalık duraklarda
Ya yurdun uzak bir yerinde
Kahve, otel köşesinde
Nereye gitse bu akşam vakti
Ellerini ceplerine sokuyor
Sigaralar, kâğıtlar
Arasından kayıyor usulca
Eğilip alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya da yalnız bir kızın
Sildiği dudak boyasında
Eşiğinde yine yorgun gecenin
Başını yastıklara koyunca.

Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor
En çok güz ayları ve yağmur yağınca
Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda.
Uzanıp alıyorum kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda
Akşamlara gerili ağlara takılıyor
Yaralı hayvanlar gibi soluyor
Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor
Yollar, ya da anılar boyunca.

Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece
Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam
Solgun bir gül oluyor dokununca.
Behçet NECATİGİL

SON OTOBÜS ~ Nazım Hikmet Ran

SON OTOBÜS 
Gece yarısı. Son otobüs.
Biletçi kesti bileti.
Beni ne bir kara haber bekliyor evde, 
ne rakı ziyafeti.
Beni ayrılık bekliyor.
Yürüyorum ayrılığa korkusuz ve kedersiz.

İyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Dünyayı telâşsız, rahat
seyredebiliyorum artık.
Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği,
elimi sıkarken sapladığı bıçak.
Nafile, artık kışkırtamıyor beni düşman.
Geçtim putların ormanından
baltalayarak
ne de kolay yıkılıyorlardı.
Yeniden vurdum mihenge inandığım şeyleri,
çoğu katkısız çıktı çok şükür.
Ne böylesine pırıl pırıl olmuşluğum vardı,
ne böylesine hür.

İyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Dünyayı telaşsız, rahat seyredebiliyorum artık.
Bakınıyorum başımı kaldırıp işten,
karşıma çıkıveriyor geçmişten
bir söz
bir konu
bir el işareti.

Söz dostça
koku güzel,
el eden sevgilim.
Kederlendirmiyor artık beni hâtıraların dâveti.
Hâtıralardan şikayetçi değilim.
Hiçbir şeyden şikayetim yok zaten,
yüreğimin durup dinlenmeden
kocaman bir diş gibi ağrımasından bile.

İyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Artık ne kibrî nâzırın, ne katibin şakşağı.
Tas tas ışık döküyorum başımdan aşağı,
güneşe bakabiliyorum gözüm kamaşmadan.
Ve belki, ne yazık,
hattâ en güzel yalan
beni kandıramıyor artık.
Artık söz sarhoş edemiyor beni,
ne başkasınınki, ne kendiminki.

İşte böyle gülüm,
iyice yaklaştı bana ölüm.
Dünya, her zamankinden güzel, dünya.
Dünya, iç çamaşırlarım, elbisemdi,
başladım soyunmağa.
Bir tiren penceresiydim,
bir istasyonum şimdi.
Evin içerisiydim,
şimdi kapısıyım kilitsiz.
Bir kat daha seviyorum konukları.
Ve sıcak her zamankisinden sarı,
kar her zamankinden temiz.
Nazım Hikmet Ran

20 Ocak 2018 Cumartesi

DAĞILAN GÜL ~ Behçet AYSAN

DAĞILAN GÜL
ne söylersen söyle bu aşk ikimizindi 
ikimizindi bir zamanlar aynı gökyüzü 
bir samanın tutuşması gibi olan şey 
biraz erzurumdu biraz rize biraz mardin 
geniş, dingin, sürekli bir yurt gibi

ne söylersen söyle rüzgardır duyan 
düşleri çağıran iri siyah gözleriyle 
ve yanıbaşımızda mutlu kalan ne var ki 
belki bir kuş akşamın ölü ağzındaki 
sadece güldür dağılmış ayaklanmaya

ne söylersen söyle ruhum bağırıyor 
acı içinde bağırıyor giden her şeye 
uzak kapıların ses verip çağırmadığı 
mutsuzluk değil mi biraz da şarkıdır 
üzgün, kırık, iri bir gül gibi kanayan

ne söylersen söyle bir gün yiteceğiz 
çam seli halinde kalabalık bir orman 
alıp götürecek bizi kuytu ölümlere 
yaşamanın anlamını sorsam da söyleme 
konuştukça bir gemi açılıyor kıyıdan.
Behçet AYSAN

19 Ocak 2018 Cuma

KAR ~ Metin ALTIOK

KAR
Kar yağdı durmadan üç gün üç gece, 
Tıkandı geçitler yollar kapandı. 
Yalnızlığın buzdan çetelesinde 
Kimseler umursamadı karı. 
Yüzlerinde iğreti bir kibirle 
Hep düşürmekten korktukları, 
Dalıp gittiler günlük işlerine. 

Diz boyu birikmiş kar içinde 
Yürürdük uzatarak açtığımız kanalı, 
İki kar güvesi gibi sokaklarda seninle 
Anardık bütün yitik aşkları 
Bu karlı kış gününde. 
Güngörmüş dağlara karşı 
Sımsıcak öpüşürdük sarılıp birbirimize. 

-Sevgilim, yanımda olsaydın keşke! 

Şölensiz, sevinçsiz yaşıyoruz şimdilerde, 
Bir iğdiş ve buruşuk zamanı. 
Kimsenin türküsü yok dilinde 
Karşılayacak yağan karı 
Coşkulu ve sarhoş sesiyle. 
Bıçak açmıyor ağızları; 
Acı, yalnız acı var yüreklerde. 

Kar yağdı durmadan üç gün üç gece, 
Yaslandı duvarlara, kapıları zorladı, 
Pencerelerden baktı ev içlerine. 
Kar hiç böyle kimsesiz kalmadı 
Kendi özgül tarihinde. 
Çıngırakların, kızakların karı 
Yağdı herşeyin üstüne sessiz bir öfkeyle. 

Birikti bir çamaşır ipine bile. 
Saçaklardan sarktı, 
Attı kendini gürültüyle yere, 
Kimse sahip çıkmadı; 
Yığıldı kaldı duvar diplerine. 
Yalnız kuş ayakları 
Bastılar incelikle göğsüne. 

-Sevgilim, yanımda olsaydın keşke! 

Kar var yaşadığımız günlerde. 
Umutsuzluk çevremizi kuşattı, 
Kıtlık kıran gündemde. 
Yine de ele güne karşı, 
Özenle saklıyorum yüreğimde 
Sana duyduğum aşkı, 
Dört yanım kar içinde.
Metin ALTIOK

18 Ocak 2018 Perşembe

ELİNDEN TUTUN GÜNÜ ~ Tuğrul TANYOL

ELİNDEN TUTUN GÜNÜ
Günü elinden tutuyorum 
Öyle ürkek 
Ben tutmasam karanlığa düşecek 
Karanlığa düşecek sevgiler 
Kapılarınızı yalnızca nefret çalacak, 

Ağır ağır yükseliyor bir davulun sağır sesi 
Birer birer düşüyor ağaçlar, orman seyreliyor 
Tutun elimden, elimden tutun yoksa 
Bu canavar sessizlik, bu yılgınlık, bu ölüm, 

Sabırsız ayak sesleri ne toplaşıyor, ne dağılıyor 
Kararsız külrengi bulutlar, ne zaman yağacak yağmur 
Hani nerede yıldırımlar, gökgürültüleri nerede 
Yalnızca bu sağır davul 
Tenimde ağır ağır 
İşleyen bu hançer, 

Günü elinden tutuyorum 
Elim alev almış gibi yanıyor 
Yanıyor karanlık, kızıl, koyu, et kokusu, kül ve kan 
Kentin bacalarından savruluyor durmadan 
Durmadan, altından geçiyor köprülerin 
Durmadan sarıyor kuleleri 
Durmadan sızıyor caddelerden 
Büyüyor, büyüyor, büyüyor 
Bu canavar sessizlik, bu çılgınlık, bu ölüm, 

Beynimin çıkmaz sokaklarında 
Giderek artıyor çekiç sesleri. 
Yankılanıyor kentin alanlarında 
Tahtayı tutkuyla kucaklayan çivi, 
Yaşam, yükselen darağacının kollarında 
Uyuyan bir bebek gibi 
Tabutunda sallanıyor.
Tuğrul TANYOL

MAHUR BESTE ~ Attila İLHAN

MAHUR BESTE
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız 
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız 
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız 
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız 
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız 

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı 
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı 
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı 
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı 

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra 
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara 
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara 
Geceler uzar hazırlık sonbahara
Attila İLHAN
ŞİİRİN ÖYKÜSÜ: Attila İlhan’ın bu güzel şiiri daha sonra bestelendi. Şiiri okurken ya da şarkı olarak dinlediğinizde adı geçen Müjgan hakkında ne biliyorsunuz? Büyük bir olasılıkla güzel bir kadın ismi olabilir mi? Olsa olsa unutulmaz bir aşkın yitirilen güzeli mi? Bilemediniz.
İşte “Müjgan’la Ben Ağlarız” ve hüzünlü öyküsü… Attila İlhan anlatıyor;

“12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz’lere kıymışlardı. Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı… Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra… Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm”.

“Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı ” 6 Mayıs 1972

Bir kadın ismi sanılan ‘’Müjgan’’eski dilde “kirpik” anlamına geliyor ve Şair’in “müjganla ağlaşmak”tan ne söylemek istediği orada çözülüyor; Attila İlhan, 6 Mayıs 1972 yılında idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’a ağlıyordu…

Ahmet KAYA  
"O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız."