Öne Çıkan Yayın

Nazım Hikmet / CEVAP

  CEVAP  O duvar o duvarınız,                 vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne bir din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir...

6 Şubat 2018 Salı

ÇÜRÜMENİN KİTABI (ZAMANIN PARÇALARININ BİRBİRİNDEN AYRILMASI) Emil Michel CİORAN

ÇÜRÜMENİN KİTABI
(ZAMANIN PARÇALARININ BİRBİRİNDEN AYRILMASI)
Anlar birbirini izler: Bir kapsamları olduğu yanılsamasına, ya da bir
anlamları olduğu hayaline kapılmak için hiçbir sebep yoktur; cereyan
ederler; seyirleri bizim seyrimiz değildir; sersem bir algıya hapsolmuş
bir şekilde akışını seyre dalarız onların. Zaman boşluğunun
önünde yürek boşluğu: Karşı karşıya, birbirlerine yokluklarını yansı­
tan iki ayna, aynı hiçlik görüntüsü ... Hayalperest bir budalalığın etkisi
altındaymış gibi, her şey aynı seviyeye gelir: Artık doruklar da yoktur,
uçurumlar da ... Yalanlarda ki şiir, bir muammanın dürtüsü artık
nerede keşfedilir?
   Sıkıntıyı hiç bilmeyen kişi, çağların doğuşundan önceki dünyanın
çocukluğunda bulunmaktadır hala; ahı gitmiş vahı kalmış, kendi boyutlarına
aldırmayan o yorgun zamana, kendi geleceğinin eşiğindeyken
aniden bir yadsıma lirizmi mertebesine çıkartılmış maddeyi de
beraberinde sürükleyerek çöken zamana kapalı kalır. Sıkıntı, kendi
kendine yarılan zamanın içimizdeki yankısıdır ... boşluğun açığa çıkmasıdır,
hayatı destekleyen -ya da icat eden- o sayıklamanın kurumasıdır...
   Değer yaratan insan, tam anlamıyla sayıklayan varlıktır; bir şeyin
var olduğu inancından mustariptir, oysa nefesini tutması kafidir: Her
şey durur. Heyecanlarını askıya alsa: Artık hiçbir şey titremez olur.
Kaprislerini ortadan kaldırsa: Her şey soluklaşır. Gerçeklik aşırılıkla
rımızın, ölçüsüzlüklerimizin ve dengesizliklerimizin bir eseridir. Çar-
pıntılarımızı frenleyebildiğimizde: Dünyanın akışı yavaşlar. Ateşliliğimiz
olmasa, mekan buz tutar. Zaman bile, birazcık zihin açıklığıyla
çırılçıplak ortaya çıkacak o dekoratif evreni doğurduğu için arzuları­
mız, akmaktadır. Birazcık açıkgörüşlülük, en baştaki durumumuza
indirger bizi: Çıplaklık. Azıcık istihza, kendimizi aldatmamıza ve yanılsamayı
hayal etmemize imkan veren o gülünç görünüşlü ümitlerden
arındırır: Aksi yönde her yol hayatın dışına götürür. Can sıkıntısı
bu güzergahın başlangıcıdır sadece ... Zamanın fazla uzun olduğunu
hissettirir bize - bir erek gösterme yeteneğine sahip değildir. Her nesneden
kopmuş olan, dışarıdan özümleyecek hiçbir şeyi de olmayan
bizler ağır ağır kendimizi imha ederiz, çünkü gelecek bize bir oluş nedeni
sunmaktan çıkmıştır.
   Sıkıntı bize, zamanın aşımı değil de yıkımı olan bir ebediyeti ifşa
eder; batıl inanç noksanlığından çürümüş ruhların sonsuzudur o:
Kendi düşüşlerinin peşinde olan şeylerin kendi etraflarında dönmelerine
hiçbir şeyin engel olmadığı düz bir mutlak.
Hayat sayıklama içinde yaratılır ve sıkıntı içinde dağılır.
(Belirgin bir dertten mustarip olan kişinin şikayet etmeye hakkı
yoktur: Onun bir meşgalesi vardır. Ağır hastalar hiç sıkılmazlar: Hastalık
içlerini doldurur, tıpkı büyük suçluları vicdan azabının beslemesi
gibi. Zira her yoğun acı doluluk benzeri bir durum yaratır ve bilince,
içinden çıkamayacağı korkunç bir gerçeklik sunar; oysa sıkıntı denen
o zaman matemindeki madde'siz acı, bilincin karşısına, onu kazançlı
bir girişime zorlayan hiçbir şey çıkarmaz. Yeri belirlenemeyen
ve hiç sarih olmayan, iz bırakmadan vücudun üstüne çöken, ruha işaret
vermeden sızan bir dert nasıl iyileştirilir? Bu dert, atlattığımız, fakat
imkanlarımızı, dikkat rezervlerimizi kurutan; bizi, boğucu sıkıntı­
larımızın yok olması ve ıstıraplarımızın uçup gitmesinin ardından gelen
boşluğu doldurmaktan aciz bırakan bir hastalığa benzer. Zaman
içindeki bu yurtsuzlaşmanın yanında, bakışlarımız altında çürüyen
evren manzarasının dışında hiçbir şeyin göze batmadığı o boş ve bitkin
çöküntü halinin yanında, cehennem bile bir sığınaktır.
   Artık hatırlamadığımız ve etkileriyle ömrümüze tecavüz eden bir
hastalığa karşı hangi tedavi yolunu kullanmalı? Varoluşa nasıl bir çare
bulmalı, o sonu olmayan iyileşmeyi nasıl nihayetine erdirmeli? Ve
doğumun etkisini üzerimizden nasıl atmalı?Sıkıntı, o devasız nekahet...)
Emil Michel CİORAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder